|
|
|
Bu yazı 222
kez okunmuştur. |
| Belirtilmedi |
Seni Ölesiye Hiç Bitmesiye Seviyorum...
Hayatımın görme noktası belirlediğim yüreğin...Görebilmem için yaşamanı farz eden duyguydu benimkisi.Kabullenmekti, senin aslında benim bir parçam, bende bir yaşam taşadığını.Geçilemeyen, bitmeyen hislerdi bunlar.Devamını bir alışkanlık gibi sürdürmek zorunda olunan,istekli olduğu kadar zorunluğunun da bir o kadar ağır olduğu bilinen duygulardı bunlar.Senin beni sevdiğin gibi... Aramızdaki bu ilişki herkesten ırak tutulmaya mahküm olduğu gibi bir o kadar yakındı insanların yüreklerine.İstenilen bir aşktı bizimkisi.Vazgeçilemeyen, ruhun tüm arzularına aldırmamazlıkta bir eroin gibi tüm vücutta bir başkalaşım yaşatmaya mecbur bırakıyordu.Kurtulmaya çalışsanızda bir anlık bir kurşunlu ölmekten farkınız olmuyordu.Çırpındıkça yara daha çok açılıp daha hızlı akmaya başlıyordu; damaralarınızdaki kan.Geçmeyecek bir tutkunun esiri oluyorsunuz.Hem de hayattayken öldürmek gibi...Bütün yaralara bir kez daha bıçak saplarmışcasına acımasız, eski yaşanmışlıkları bir daha hatırlartırcasına öfkeli; eskiyi kapatmama. Aşk da böyle birşey işte... Çoğu zaman şaşırıyordum; bu acımasız aşka özenmelerini.Evet seninle olunca herşey mükemmelliğin doruğunu ulaşılıyordu ama sen bir'taneydin.Ya diğerleri? Bugün bu aklımdaydı,canım.Hep bunu düşüncelerim arasında var etmeye çalıştım; senden arta kalanlara sığdırmaya...hayatımın bütünü kaplamışken küçük boşluklara senin yokluğunu belli ettirmeyen şeyler sığdırmaya çalışıyordum.Maziye dir biriktirdiğin fotoğraf albümün bana yardımların en büyüğü oldu. Fotoğrafların... Her biri hayatını bana tekrardan sunarmışcasına, küçücük bir tebessümle bana bakıyorlardı.Onları hayatıma, aşkımıza hediye etmem için bağırıyorlardı. Ne çok zaman tüketmişiz değil mi?Yapmak için önüne konulan hedefleri, kendi hedefin olmadığı halde yapıyordun.Yapmanın zorunlu olduğunu bilincindeydin çünkü.Hayatını bu zorunluluklar uğruna bir dip kuyuya atmıştın.Senin düşmene sebep olmuşlardı; en yakın dediğimiz insanlar.Genede hiç sıkılmadan, zorunluluk bile görmeden önüne koyulanların hepsini teker teker yaptın.Benim içindi biliyorum bu.Kızgın güneşin altında aç, susuz kalman.Bunlar uğruna hayallerini birköşeye koymuştun;bir gün tekrar yapabilirim diyerek... Vazgeçilmezliğindim senin."İlaç'ım" derdin bana.Herşeyi unutman için tek tedaviymiş gibi, beni görmen.Yaptıklarının hepsinin, ağzınan çıkan her kelimeyi kanıtlamışlığına bunu da kanıtlamıştın bana.Bütün gün, istemediğin bir işin altında kalan paramparça hayallerinin üzerine eve geldiğinde herşeyi bir kenara koyup sanki daha yeni aşık olduğunu söyleyen bir delikanlı edasıyla öpüyordun; her an kırılacakmışcasına hafifçe... Hayallerin açıldığında bir köşeye koymayıp benimle, tek benimle konuşmayı yeğledirdin.Hayallerin aslıydım çünkü.Ömrünün sonlarına dek radyocu olmak istemiştin.Hayatın da duygularını anlatabileceğin iki şeyi ömür boyu dinlemek, söylemek istediğin için.Müzik ve şiir...Olmazsa olmazlarındaydı senin için.Ne hayaller kurardık seninle, senin üzerine zorunluluklar çökmemişken.Söyleyeceğin şiirleri her akşam özenerek ben hazırlayacaktım.Kendimden birşeyler koyarak-orda seni yalnız bırakmamak uğruna- yollayacaktım hayaller dünyasına.Ruhunun demirlerini aşacak şarkıları içten içe söyleyeceğini bilecektim; radyonun bir ucundayken.Şiirlerinin her mısrası hayatın bana ne anlam olduğunu belirtecek, Allah'ımın duyma duygusunu bana neden verdiğine anlam bulacaktım.Olmadı belki.Ben bunları radyonun bir ucundan dinlemeyecektim belki ama her an seni yanımda daha bir içten hissederek dinleyecektim.Sen her daim suratını bozduğunda, hafifçe kırışmaya başladığında "bana söyle yetmez mi?" diyordum.Gülerek "yetmez mi canım" diyorsun.Yetmez mi?Yetmeyecekti...Ama kendinin şehrine girip sigara dumanlarının isleriyle kaybolmandan, lekelenmeden çok daha iyi olacağını düşündüğüm için söylerdim bunları, biliyorsun.Artık vazgeçmiştin kendinden canının bir parçası olacak yavruna hayallerini anlatacaktın.Hayallerinin doğrusunda yürümesi gerektiğini bilmesi için.Ne gariptir ki sen bunları söylesende o zaman tekrar gelse önüne hayallerini değilde babanı bir köşeye koymazdın.Yapmazdın bunu ve hiçbir zamanda babanın yaptığını sen çocuğumuza yapmayacaktın. O zaman gelmedi be canım.Sen gittin.Kristalleşmiş bir şehir bıraktın bana.Var mıydın buna hakkın?Tek başına gitmek...Beraber gelmiştik biz, beraber gidecektik.Bu sözler boşa mıydı?Sen hakkın olmayan bir gidişle, gittin.Hakkın yoktu buna, yapmasaydın keşke... Biliyordum, kimse sevemeyecekti bizim gibi.Herkes bu sevgiye "nasıl?" dediğinde;"aşk, ölümü göze almaktır" derdin. Ölüm!... Şu dört harfin girmeyeceğini söylemiştin aramıza.Girmedi canım, girmedi.Bedenin benle olmasın varsın, ruhun bedenimi sarmış ya, beni hiç bırakmayacağına o kadar hissettiriyor ya, sen benimlesin işte ben ne dileyebilirim ki. Bugün yaptığımız yürüyüşleri beğenmişsindir inşallah.Gerçi her ne kadar bir tabureye mahkum kalmış olsanda denizi hissettiğinde yürüdüğünü de hissedersin diye düşünmüştüm.Yorulmamanı istedim.Yıllarca, hayatın en ağır darbelerini almıştı o ayaklar zaten.Gitmek istemediği yerlere zorunluluğun öldürücü darberleriyle gitmişti yine.Yorulma istedim.Bilmiyorum beğendin mi?Yüzündeki tebessümleri beğendiğine mi yormalıyım acaba. Kayısı reçeli yaptım senin için.Tam mevsimi...Anneannemin ayvalıktaki bahçelerinden kopaılan kayısılarla.Hormonlu değil yani, merak etme.Senin için yaptım.Ben sevmem tatlı, bilirsin.Sevdiğin gibi; kayısılar açık, suyu koyu.Anneanneminkileri çok seviyorsun diye onunkiler gibi yapmaya çalıştım.Zor oldu ama benziyor gibi.Umarım beğenirsin canım, yarın kalvaltıya koyacağım, bakalım suratındaki tepkiye, gözlerine.Ağzın söyleyemez bana beğenmediğini, gözlerinde saklar çoğu zaman.Belki bu sefer yaşanmışlıktan yorulmuş gibi yorgun düşer belli edersin diye...ve işte sabırsızlandığın satırlar... bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet
sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç Yarın ve hep...Geleceğim,usanmadan.Seni ölesiye,hiç bitmesiye seviyorum... Hoşça kal!... sweet girl |
|
sweet_girl
|
|
|
| Yorum
yapanın Adı: |
bos |
evet |
| 1-Aşk aptallığını içinde sakla ne diye milleti ortak edersin ki? |
| |
|