Yaşam içinde bir boşluktayım sanki
Milyonlarca kişi içinde yalnız olmam gibi…
Elimde bir kara kalem çizmekteyim hayatı,
Milyonlarca renk içinde seçtiğim renk siyahtı.
Renkler yalancıydı hem de en ustalarından
Koca bir boşlukta yalnızım şimdi
Derin bir sessizlik kaplıyor içimi
Düşünmüyor, hareket etmiyor, konuşmuyor…
Yalnızca bana bakıyordu sessizliğim,
Acımasızca gülüyordu halime…
Sessizliğimi bir keman tınısı bozuyor, adeta yanına çağırıyordu beni
Ve anlıyordum yavaş yavaş…
Yaşam değildi bu, sonsuz uykusuna yatmakta olan bedenimin sesiydi.
Keman, yerini o siyah, büyük piyanoya bırakmıştı şimdi
Çizmekte olduğum o kara piyano gibi…
Genç bir adam oturmuştu oraya, bir piyanistin edasıyla…
Biraz hüzünlü, biraz kederli ama birazda cesaretliydi parçası,
Durmuş olan kalbim bu parçayla hayat buluyordu sanki…
Bir orkestra eşlik etti o müthiş parçaya,
Kalbimin yeniden atış seslerini duyabiliyordum artık
Boşluktan kopup soğuk bir hastane odasına gidiyordum
Notalar bırakmamıştı beni, o harika ezgiyi şimdi daha net duyuyordum.
Kuş sesleri eşlik ediyordu,
Galiba bir bülbül güle olan aşkını haykırıyordu…
Bir akarsu ben buradayım diyordu,
Bağrında taşıdığı çeşit çeşit balıklarla…
Rüzgâr yapraklarla oynuyordu,
Tüm yalanlar yok oluyordu, teker teker
Milyonlarca renk ışıldıyordu, göz kırpıyordu hayata.
Hepsi benim yerime oynuyor benim yerime gülümsüyordu,
İçimdeki o ses artık gidebileceğimi söylüyordu
Son kez göz kırpıyordum hayata ve içten bir fısıltıyla ‘hoşça kal’ diyordum…