Genç Yazılar
Genç Hikayeler
Genç Şiirler
Genç Makaleler
Genç Fikirler
Genç Mizah
Haftanın Genç Yazısı
Genç Yazarlar Komitemiz
Üyelik İşlemleri

mail.jpg (2821 bytes)

Yazılarınızı göndermek için tıklayın

 
Bu yazı 222 kez okunmuştur.
Dolaylı Suçlı

Tek başına yaşayan biri olarak ara sıra ilişkilerim oluyordu. Bazısı günü birlik bazısı da hoşlanmaktan korktuğumdan devamını getirmediğim ilişkiler. O sıralar adını koyamadığım ama yanında da sıkılmadığım bir bayanla görüşüyordum. Çoğunlukla benim evim de buluşuyoruz yiyoruz, yatıyoruz, sohbet ediyoruz.

 

Onunla olmaktan zevk alıyorum. Sanırım bunun sebebi de benden genç olması. Yaşıtlarımdan, daha diri bir vücuda ve daha açık bir zihne sahipti. Bu da benim için yeterliydi.

 

Yine böyle günlerden biriydi. Bana gelmesini istedim genel de o aramazdı ben arardım. Daha çok aramak istiyorum ama buna ne işler buna fırsat veriyor ne de O! Tuhaf bir tarafı olmadığı konusun da kendimi dinlememeye çalışıyordum. Her seferin de onun tuhaflığı beni çekiyor ve onu arzulamaya başlıyordum. Cevap olarak işlerim biterse gelirim demişti.

 

Birkaç saat sonra yolda olduğu söylemek için aradı. Nedense bu sefer daha sabırsızlandım. Onda beni çeken neydi tam olarak bilemiyordum. Düşünmemek için ortalıkta ki dağınıklığı düzeltmeye koyuldum.

 

İşim bitirip tam oturacakken zil çaldı. Gelmiş olmalı. Otomatiğe bastım. En üst katta oturuyorum ve oturduğum apartman eski yapı olduğundan asansörü yok hatta o kadar orijinal bir apartman ki merdivenleri ahşaptan. Burayı seçmemin sebebi sanırım sadece manzarası.

 

Mesafe azaldıkça gıcırtı sesleri yakınlaştı. Sonunda karşımda. Sarılıyorum boynundan öptüm. Yatakta bu kadar iyi olan bir kadın neden bu tarz hareketlerden hoşlanmıyordu anlayamıyordum. Aslın da onda hoşlandığım kısım her ne kadar yakışlaşmış olsak da mesafesini koruması ve hala küçük kız çocukları gibi utanan bir yanın hala durması. İçeri geçmesini söyledim. Oturdu. Elinde de bir şişe şarap. Bana getirdiğini söyleyerek uzattı. Yine hafif boynu bükük şımarıkça tavrını takınıyordu. Beğenmemi umuyor olmalıydı. Teşekkür edip elinden alıp mutfağa koydum.

 

Yanına oturdum kedi gibi sokuldu. Çok içten bir gülümse ile bugün bende kalacağını söyledi. Bu hoşuma gitmişti. Ben de ilk defa kalacaktı. Daha önceleri de kal dediğimde ya ailesini ya da çok sıkıldığını söylüyordu. Benim yüzüme bakarak sıkılıyorum diyebiliyordu.

 

Biraz sohbet edip televizyon izledikten sonra kendimi tutamayıp dudaklarına yapıştım. Koltuğun üzerinde onun biraz sıkıştırdıktan sonra kucağıma alıp yatağa götürdüm. Çılgınlığımıza orada devam ediyorduk. Beni delirtiyor, vücudum her yerine ateşler basıyordu. Onunla bütünleşmek en büyük hazzımdı son zamanlarda. Hava kararmıştı zaman çok hızlı geçmişti. Yorulmuştum ve ona sarılıp uyumak çok güzel olacaktı. Sarılıyorum sıcacık vücudu vücuduma değiyordu.

 

Uyumuşum. Uyandığımda yanım da yoktu. Benden habersiz gitmezdi. İçeri geçmiş olmalı. Kapıyı çekmiş olduğuna göre televizyon izliyor olmalı. Üzerime bir şeyler giyip sessizce içeriye geçtim. Salonda tüm boğazı gören kocaman bir sürgülü bir pencerem var. Sürgüyü açıp ayaklarını aşağıya sarkıtır vaziyette oturmuş fotoğraf çekiyordu. Her geldiğin de mutlaka çekerdi. Bu sefer daha profesyonel bir makineyle çekiyordu. Işıkları da açmamış. Karanlıkta oturuyordu.

 

 Işığı yaktım ve yakalandın dedim. Yerinden zıpladı. Korktuğumu söyledi ben de özür dileme bahanesiyle ona sarıldım.” Neden korkuyorsun gizli bir iş mi yapıyorsun” dediğim de yüzü kıpkırmızı oldu. Hazır cevap olduğundan “evet ben bir tetikçiyim” dedi. Gülmeye başladık. Bunu söylerken gerçek tetikçi bile bu kadar ciddi söyleyemezdi. Ama elindeki bir fotoğraf makinesi değil dürbündü. Bu beni şaşırtmıştı. Çokta ilginç bir dürbündü büyük ihtimalle gece dürbünüydü. Bu tarz aletleri ancak filmlerde görmüştüm.

 

Bırakıp yanıma gelmesini istedim, o da beni kırmayıp yanıma geldi. Acıkmıştık dışarıdan bir şeyler istedik bu arada da yeni bir film almıştım onu izlemeyi teklif etim. Kabul etti. Filmi koydum o sırada da siparişler geldi. Hem film izliyor hem de yemek yiyorduk. Saat iyice geç olmuştu yatalım dedi. Benim de erken kalkmam gerekiyordu. Yattık. Yatakta uyumadan önce biraz daha zaman geçirdikten sonra tekrar uykuya daldık.

 

Gözlerimi açtığım da hava hala karanlıktı. Bugün içim de nedense bir sıkıntı vardı. Ve o yine yanımda yoktu. Yine sessizce içeri geçtim. Bir şeyleri çantasına koyuyordu. Işığı yaktım ve neredeyse uçarak ışığı geri söndürdü. Neden bunu yaptığını sorunca karşı balkonda oturanlar olduğunu söyledi. Anlam veremedim. Elindekileri çoktan yerleştirmişti. Çantasını kapatıp yanıma geldi. Neden uyandın geri yatalım dedi. Bende çantasındakileri sorunca fotoğraf makinem dedi. Açmasını istedim. Bunu yapmayacağını söyledi. Üzerine gitmedim ama şüphelenecek tavırlar sergiliyordu. Gerçekten tetikçi miydi? Ürkmeye başlamıştım benim dairemden birini avlamışsa başım belada demekti. Yatağa girmiştik ama uyuyamıyordum. Ne kadar zaman geçti bilemiyorum ama siren sesleri duymaya başladım. Aman Allah’ım bu kadar kısa zaman da mı haber almışlardı.

 

Hemen onu uyandırdım. Bana gerçekleri söylemesini istedim. Saçmaladığımı söyledi. Siren sesleri iyice yaklaşınca koşarak pencereden baktım. Duvarı apartmanımın dibinde olan ve evimden çok net gözüken kilisenin içinde polis arabası ve ambulans duruyordu. Mahalleliler ve kilise görevlileri bahçede doluşmuştu. Polisler etrafı dolanıyordu. Arkamı dönüp yatak odasına doğru ilerledim. O kadar rahattı ki. Omuzlarından tutup salladım ve ne yaptığını söylemesini istedim. Beni itip saçmaladığımı bir şey yapmadığını söyledi. Ama seni gördüm derken çantası aklıma geldi. Hemen içeri gidip çantayı açtım içinde ne silah ne de başka bir şey yoktu.

 

Bana kızıp çantasını elimden aldı. Bana çıldırdığı söyleyerek üzerini giyindi. Bu saatte gidemezdi hele de bu saatte asla olmazdı. Onu bırakmadım. Özür diledim haklı olduğunu saçmaladığımı söyledim. Biraz sakinleştik yine küçük kız çocuğu moduna girmişti. Korkulu gözlerle ben suçsuzum bakışı attı. Biliyordum bu gece tuhaf olaylar olmuştu ama ona sarılmak için her şeyi kabul edebilirdim. İşini çok iyi biliyordu.

 

Sabah olmasını bekliyordum ve artık gün ışımıştı. Koltukta uyuyordu. Uyanmasın diye omzumda duran başını yavaşça yastığa koydum. Pencereden aşağıya baktım. Kimseler kalmamıştı. Anahtarımı alıp evden çıktım. Aşağıya indim ekmek alma bahanesiyle bakkala girdim siren seslerini sordum kiliseye hırsız girmiş dedi. Ambulans neden gelmiş diye sorduğumda yakamaya çalışırlarken rahip kafasını yarmış. Bizden de kötü söz etmemeleri için onlar ayrı ilgi var demeyi de eklemeden geçemedi. Rahatladım ama yine de gazete aldım. Yakınlar da bir olay olmuş mu diye? Hemen daireme çıktım. Gazeteye bakmaya başladım baş sayfada olmadığı gibi hiçbir sayfada yoktu.

 

Uyanmıştı. Gülen yüzü benim olayı unutmama yetti. Bir şeyler atıştırıp evden çıktık. Ben işe oda evine gitti.

 

O günkü olayları işe gittiğim de hatırlamıyordum bile. Yapılacak o kadar iş vardı ki adımı bile unutabilirdim.

 

Birkaç hafta sonra onu aradım ama telefonu aramalara kapalıydı. Anlayamamıştım.  Yeni numara almış olmalı yakında haber verir diye düşündüm. Haftalar geçti ama ses seda yoktu. Yine bir iş dönüşü bakkala sigara almak için uğradığımda ne çalışmış diye sordum. Kilisede altından yapılma ve antika eserler olduğunu çok kişinin bilmediğini söyledi. Hatta kültür bakanlığına bildirmedikleri için de fazla üzerine düşmemiş. Hırsızlar çoktan satıp voleyi vurmuşlardır dedi. Anlıyordum o gece hırsızlık işin de oda vardı. Ve benim evim gözlem evi olarak kullanılmıştı. Ama en önemlisi de bende kullanılmıştım. İçimi bu çok daha fazla yakıyordu.

 

Olay üzerinden üç ay geçmişti. Hangi ülkenin olduğunu bilemediğim bir numaradan aranıyordum. Açtığımda onun sesi olduğunu hemen anladım. Bir şey söylememiştim şaşırmıştım. Kendini dinlememi istedi ve evimde bir yer tarif etti oraya bakmamı istedi. Ve hemen kapadı. Dediği yere baktım küçük bir altın kutunun ve uçak bileti vardı. Sanırım bu altın kutu bana düşen paydı. Hemen uçağın tarihine bakıyorum. Yarınaydı. Bir de not vardı. Notta :”bekliyorum!” yazıyordu.

 

Ona çok kızgındım gitmeme kararı aldım. Beni kandırmıştı hatta kutuyu teslim edeceğim. Başımın belaya girmesini istemem. Hem beni ne sanıyordu? Ben onun istediğini neden yapacağım?

 

Ertesi gün ise kendimi hazırlanırken buldum. Nereye gideceğim de hava alanına gidene kadar bakmamıştım. Beni İbiza’da bekliyordu.

 

Sanırım ben de artık bir suçluydum…

         

Belirtilmedi
Bu yazıya oy verin < çok iyi > < iyi > < orta > < vasat > < kötü >
 
Genç yazarlar Kulübü / Web Tasarım : Orhancam