Statülerimize Dair Duygularınızı ne denli sansürsüz kağıda aktarabilirsiniz. Düşünceleriniz ve yazdıklarınız ne ölçüde uyuşabilir. Farklı kültür anlayışlarından , sosyal statülerin getirdiği bir zorunluluktan kaynaklanan bir sansürü yaşıyoruz. Nedenlerini kendi kafamızda oluşturmuşuzdur mamafih sonuçların gizlenmesi ne denli talihsizlik.
Kazanılacak olan savaşların kaybedildiği bir meydanda hissedersiniz kendinizi ta ki davranışlarınız ruhunuzla ve duygularınızla özdeşleşene ve birinin birbirinden saklı eylemleri kalmayıncaya kadar. İki arada bir derede kaldğınız oldu mu hiç? İnandığınız bir olgudan emin olmadığınız, şüpheye düştüğünüz bir hayaliniz oldu mu? Herşeyi karşı taraftan bekleriz.Galiba insanoğlunun yapısında bu var. Özür dilenmesi, düşüncelerin aktarılması, cömertlik, sevgi,saygı...
Her ne kadar mantığımız almasa da düştüğümüz yanılgılarımızın nedeninin büyük bir çoğunluğun huzur diye nitelendirdiği sessizlik olduğunun algılanması kolaydır. Aktif ortamlarda yaşayarak pasif kalmanın ne getireceği bellidir,"çok efendi,çok sessiz,kendi halinde..." şeklindeki görüş çeşitleri.Clinton karşısındaki Ecevit misali...
Bir duygunun valığına inanıyorsanız onu önce tanımlayıp sonra dışa vurmak gerektiğini biliyoruz.Emin miyiz? sonuçlarından emin misiniz? O zaman edebiyat sanatını en yoğun biçimde dışa yansıtmalısınız.Değişiklikler korkutur,huzursuz eder,rahatsız olursunuz fakat iyi sonuçlar getireceğini de unutmamak gerekir. İçinizden gelen sese kulak kabartın. Yanıldığı anları çok az çıktığını göreceksiniz. İnsanları seviyorsanız, güveniyorsanız, onlara darıldıysanız bunu belli edin.Duygularınızı saklamak kendinizi pencereleri ve kapısı olmayan bir eve hapsetmekten daha farklı değildir.