|
|
|
|
Bu yazı 23.07.2012
tarihinden
beri
1380
kez okunmuştur |
Yazının
Başlığı |
Yazar
Adı |
Gönderilme
Tarihi |
klan efsanesi |
Belirtilmedi |
23.07.2012 |
İLK ROMANIM DEVAMI DAHA YOK OKUYUP KONUSU HAKKINDA BİLGİ VE YORUM YAPARSINIZ ÇOK SEVİNECEĞİM
Günün ilk ışıklarıyla çalışma bölümüne doğru koştum. Her sabah düzenli olarak egzersizimi yapardım çünkü elbet bir gün o göreve bende katılacaktım. Ve o zaman bu yaptığım egzersizlerin karşılığını alacaktım. Elime büyük metal bir kazık alıp vampir görünümlü vücuda 20 mm öteden tam kalbine saplamaya çalıştım. Ne kadar canlı olmasa da elimin titremesine neden oluyordu ve bu titreme benim tam kalbine değil de yanına saplamama neden oluyordu. Gerçek bir dövüşte ufacık bir titreme kafamın gitmesine ve kanımın çekilmesine neden olabilirdi. Çok hızlı bir şekilde takla atarak ikinci atışımı gerçekleştirdim ve tam kalbine bom!
“iyi denemeydi evlat. ”dedi markey. Markey benim babam sayılırdı. Beni saraya bıraktıklarında bebekmişim ve benim markey bulmuş. Nüfusuna üstlenmiş ve adımı Diana koymuş. Gerçek ailemi bilmiyorum fakat beni bıraktıysalar istemiyorlar demektir bende aramaya çalışmadım. On dokuz senedir burada markey ve diğer arkadaşlarımın yanındayım. Bu büyülü sarayda vampirlere mücadele veriyoruz henüz bir savaşa katılmadım ama henüz. Biz vampir değiliz. Evet, silahsız bir savaşta direk ölürüz ama kazıklar sayesinde onca emek, güç sayesinde vampirlerle başa çıkabiliyoruz. Ve tabi birkaç büyücü cadılar tarafından da korunmamız mucize. İnsanlar büyü sayesinde burayı harabe olarak biliyorlar fakat burası gerçek bir saray benim evim. Ve ailem beni bu harabeye bırakmış olsa da şanslıyım değil mi?
“hazır değilim değil mi.?” Çimenlere uzandım.
“sen benim gözümde bir bebeksin ve evet hazır değilsin.” Deyip saçımı okşadı.
“ peki ne zaman hazır olacağım on dokuz senedir ben buna çalışıyorum. Her gün herkesten önce kalkıp antrenmanlar yapıyorum ben hayatımı bir vampirin kırmızı gözlerine bakıp onları öldürmek için yaşıyorum baba.”
“ sadece anlattıklarımızı biliyorsun. Vampirler çok güzeldirler hem de çok. Aynı senin gibi pürüzsüz bembeyaz teni vardır. Gözlerini mercan gibi canlıdır. İnsan onları sakin gördüğünde aşık bile olabilir fakat sinirlendiklerinde gözlerinin boğumuna kadar kırmızı olurlar vampir dişleri her an ısırmaya hazırdır ve soğuk tenleri insanın ciğerini yakar diana sen buna hazır değilsin. Ve o müthiş güce hazır değilsin. “ dedi markey anlatırken bile gözleri parlıyordu. Yenilgiye uğrar gibi konuştum.
“hayatımda gerçekten hiç sinirlenmedim baba. Hiç. Ama sende biliyorsun şansım var diğer insanlara göre yaralarım çabuk iyileşiyor daha atletiğim ve daha hızlıyım. “ dedim kendimi güçlü göstermeye çalışarak. Markey üstüme atladı ve duvara yapıştırdı beni aramızda sadece hava boşluğu vardır kalp atışım hızlanmıştı.
“peki diana bir vampire bu kadar yakınken ne yapacaksın. Ondan etkilenmemen ve korkmaman lazım işte bu çok zor bazen ben bile yapamıyorum. ”dedi ve umutsuzca beni bıraktı. Kendimi toparlayıp göğsüne vurdum.
“yaşlısın diye dokunmadım ahbap bir dahakine görüşürüz.” Dedim ve duş almak için odama gittim. Kendime gelmek için soğuk bir duşa girdim. Korkmuştum babamdan bile korkmuştum. Şöyle düşünmek gerekirdi onlarda benim yaşlarımdaydı ve onlarda korkmuştu ama başardılar evet. Bende başarabilirdim. Duşumu alıp dışarı çıktım. Kahvaltı zamanıydı yemekhaneye herkes benden önce gitmişti. Mısır gevreği alıp pek sevmediğim ama onlarla birlikte olma zorunluluğu taşıdığım arkadaşlarımın yanına oturdum.
“selam.” Dedim ve fazla konuşmamaya özen gösterdiğim lexi hemen ban laf attı.
“güne yine erken başladın diana.” Dedi gülerek takdir eder gibi hali yoktu.
“sende e saçını başını yapmak epey zaman alıyordur. ”dedim onun gibi gülüyordum. James bana sırıttı. James çok ortalıkta bir çocuk olmasa da çekici ve çalışkandı.
“keyfimden böyle değilim. Biliyorsun her hangi bir savaş sırasında vampirlerin dikkati dağıtmak çok önemlidir. Vampirler fazla duygusaldır ve çok çabuk etkilenirler benim güzel olmam bana bir avantaj bir saniyede olsa dikkat çekebilirim. Sense tatlım bu halinle pek şansın yok.” Dedi güldü ve çöreğini minicik minicik ısırdı. Doğruydu vampirler çabuk etkilenirdi ve dikkat çekici ayrıca ürkütücü olmamız gerekiyordu. Ben ikisi de değildim fakat lexi’ninde süs köpeğinden farkı yoktu. pembe tokalar mor mini elbiseler kırmızı ayakkabılar mavi ojeler sap sarı saçlar daha sayıyım mı.?
“lexi sen fazla dikkat çekersin bir savaş sırasın da bütün vampirler üstüne atlarsa şaşırma hele karanlıkta fosforlu lamba gibisin. Dedi James ve tutamasam da ağzımdan biraz sütü püskürttüm. Lexi sinirlendi ve masadan kalktı James bana döndü.
“ahbap lexi biraz haklı bu çocuksu halinle bir vampire kolay lokma gözükürsün şık olmasan da korkutucu ol. Belki şu gözlere biraz göz kalemi ha.?” Haklı sayılırdı bu halimle çocuğa benziyordum. Ama şöyle de düşünmek gerekirdi. Beni kolay lokma saymaları ve bana yaklaştıklarında bom .!
“dikkate alacam. Ama dövüş daha önemli bizim dediğimiz süs bir ihtimal belki bir vampir duygusuzda olabilir. ”dedim .
“sadece duygu işlevini isteyerek kapatanlar diana. Öbür türlü her vampir bir insandan fazla duygularına sahiptir ve bu bizi iki saniyeliğine de olsa etkiler unutma vampirler bizden çok güçlü ve tek zayıf yönleri duyguları.” Çok haklıydı
“o zaman ben işe başlayım. ”dedim sinsi bir gülüş atarak.
“anlamadım.”
“akşam görürsünüz. ”dedim ve ayağa kalktım.
odama girdim birkaç öğretici kitap aldım elime madde bir ilk olarak vampirler çok duygusaldır kendinizi savaşçı ve çekici göstermelisiniz ki bir saniyeliğini de olsa dikkatini dağıtabilin. Harika tam benlik. Aynaya geçtim ve bütün fiziksel özelliklerimi inceledim.
1.77 boyundaydım. Bu bana avantaj sağlıyordu. Saçlarım kömür siyahı ve belime kadar uzanıyordu her zaman at kuyruğu yapardım hiç dikkat çekici değil. Tenim fazla solgundu. Gözlerim buz mavisi rengindeydi hafif grimsi evet işte bir tek bu biraz ürkütücü olabilirdi bununla da anca bir bebe vampirin korkuturdum herhalde . giyinişim şort ve bluzdu. Harikayım. İlk olarak görünüşümü değiştirme vakti. Babamda biraz para alıp dışarı çıktım. New york’un eyaletlerinden birinin alış veriş merkezine gittim. Ve elime anjelina jolie’nin filmlerde giydiği kıyafetlere baktım tek renk siyah.! İki yıl olmuştu insan içine çıkmayalı bu biraz da hoşuma gitmişti. Bir dondurma alıp mağazaları dolaşmaya başladım. Lüks bir mağazaya girdim erkek görevli yanıma geldi.
“buyurun efendim neye bakmıştınız.” Dedi beniz süzdüğünü ve etkilendiğini anlıyordum. Sadece iç güdülerimden anlıyorum ama iç güdülerim şu ana kadar beni hiç yanıltmamıştı.
“korkutucu.” Dedim. Adam afallayarak bana baktı.
“anlamadım.” Doğru saçmaydı korkutucu ne ya .?
“bak bana siyah deri dar pantolon şort ceket t-shirt ne varsa getir” dedim adam kafasını salladı ve beş dakika sonra bir sepet dolusu kıyafet getirdi. Siyah deri dar pantolonlar, siyah shortlar, siyah deri ceketler, siyah sporcu atletleri, daha bir sürü siyah şeyler.
“tamam hepsini alıyorum bedenime uyuyorlar. ”dedim. adam parayı çekerken.
“ünlü birine benziyorsunuz manken filan mısınız.?” Dedi. Biraz sonra telefon numaramı isteyecekti.
“değilim. Ayrıca evliyim ben izninizle.” Dedim ve paketleri alıp çıktım. Adam benim neyle uğraştığımı bilseydi… ayakkabı mağazasına girip siyah botlar aldım ve kendimi kuaföre attım. Kuaför masasına oturdum ve kadının saçlarımı mıncıklamasına izin verdim.
“saçlarınızın rengi harika kömür siyahı herhangi bir işlem yapılmadığı için kırığınız yok. Cildiniz çok pürüzsüz ve yağlı değil gayet harika saçınız için neler istiyorsunuz.” Dedi sustuğu için minnettardım.
“bakın saçlarımı şey istiyorum sert dursun beni korkutucu göstersin cazibeli dursun hım Angelina Jolie gibi istiyorum ve yüzüme sert bir ifade koyacak bir makyaj istiyorum.” Dedim umarım anlatmışımdır.
“sizin mesleğiniz ne .?” dedi
“ben dövüşçüyüm dublörüm. ”dedim belki bu yalan ona yardımcı olurdu. Kadın güldü.
“ah. Anladım sizi siz etkileyici sert ve seksi bir şeyler istiyorsunuz. ”dedi
“ah evet ondan lütfen.” Dedim anladığına sevinmiştim. Bir iki saat sonra sanki baştan çıkmış gibi olmuştum saçlarımın boyu yine belime kadardı, düzleştirilmişti ve önüme küt bir kâkül yapılmıştı. Gerçekten savaş filmlerinden çıkma birine dönüşmüştüm beyaz ten siyah saç mavi göz makyaj olarak gözümün üstüne sadece kalem çekmişti. Siyah elbiselerle güzel gözükebilirdim. Parayı verip doğruca saraya girdim kimseye gözükmeden odaya geçtim. Akşam yemeği için hazırlanmaya başladım. Siyah deri bir pantolon siyah sporcu atleti ve deri siyah yarım ceket. Altıma bir bot ve saçlarım salık ve güzel göz kalemimi yenileyip aşağıya indim ilk görenlerin beni tanımadığına yemin edebilirim. James hayranlıkla bana bakıyordu ve lexi o gözlerinden her şey anlaşılıyordu fakat benim hislerim şu anda çok kıskandığını ve bana saldırmak istediğini söylüyordu. Makarnadan alıp yanlarına oturdum.
“lexi olmuş muyum.?”
“dur o söyleme den ben şöyleyim. Baş döndürücüsün sana aşık olabilirim. ”dedi James beni güldürmüştü babam yanıma gelip okey işareti yaptı ve yerine geçti.
“fazla karamsar olmuşsun. “dedi lexi.
“gece için ideal değil mi.?”deyip güldüm sinirden masadan kalktı ve gitti. James gözlerini benden alamıyordu ve bunu açıkça beyan ediyordu açıkça. O gün boyunca yüzüme bakmayanlardan bir ton çıkma teklifi aldım ve beni onlardan James kurtardı onunla vedalaşıp odama kaçtım ve bu anın tadını çıkartarak uykuya daldım ARTIK HER ŞEY ÇOK FARKLI OLACAKTI.
2.KISIM
“diana.! Diana.” Gözlerimi fısıltı sese zorda olsa açtım kapının arkasın dan biri ismimi söylüyordu gece saatin üçüydü. Gözlerimi ovuşturup kapıyı açtım. Karşımda James duruyordu.
“bu saatte ne işin var James .”dedim çünkü gerçekten merak ediyordum.
“rüyamda seni gördüm yavru.” Dedi gülerek.
“ hım muhtemelen kazığı kafanda parçalıyorumdur. “ dedim ve tip tip bakmaya devam ettim.
“hah. Gel sana bir şey göstereceğim. Dedi ve elimden tutup yukarı kata çıktık. Lexi’nin odasına gelince durdu.
“yılın bombası içeride diana.” Dedi yılın bombası lexi miydi.?
“ lexi dünyada bir ilk zaten James.” Dedim ve onu uykumdan uyandırdığı için öldürmek istiyordum.
“ sessizce gir ve makyaj aynasının üstüne bak.”
“bir dakika sen lexi’nin odasının içini nereden biliyorsun.?” Aslında bu soruyu biliyordum lexi’nin yatmadığı erkek kalmamıştı utanmasa hocalarıyla da…
“meslek sırrı. Hadi.!” Dedi ve beni ittirdi. Sessizce kapıyı açtım. Evet lexi’nin horultusuyla baş başa kaldım. Sessizce makyaj masasına doğru yürüdüm arkamdan James geliyordu. Masaya baktığımda ufak bir çığlık attım aslında bu çığlık büyük çaplı bir çığlık olacaktı fakat James ağzımı kapadı masanın üstünde lexi’nin saçları duruyordu. Yeni sahte saçları, yani lex’i keldi ve peruk takıyordu evet bu yılın bombasıydı kendimi gülmemek için o kadar zor tutuyordum ki kıpkırmızı olmuştum diyebilirim. James çıkmam için işaret yaptı ve önden hemen çıktı bende kapıyı doğru ilerliyordum ki lex’i uyandı. Ani bir manevra yapıp kazığı eline aldı ve o hızla beni duvara yapıştırdı. Aslında harekete geçerdim fakat onu öyle kel ve sinirli görünce duygudan duyguya atladım. Lex’i beni gördüğüne şaşırmıştı ama bir o kadar da öfkeliydi. Boynumda koca bir kazığın yaslanmış olmasına rağmen onu öyle görünce gülme krizine girdim ve hiç durmadan gülüyordum James ise sonradan gelmiş gibi kapıda duruyordu sinsi James.
“pislik. Ne işin var burada .!”dedi lexi gerçekten sinirliydi.
“hım. Lexi’ye bakmıştım. Hani uzun saçları olan.” Dedim ve yine başladım gülmeye. Lexi kazığı hafifte olsa boğazıma dayadı. Ne kadar gülsem de vampirler gibi pisliklerin öldürüldüğü kazıkla tehdit edilmem sinirimi bozmuştu.
“relax lex’i saçların uzayacak.”
“sen çok oldun ama eğer bundan bahsedersen sen-“
“öldürür müsün.? “ sağ elini arkaya atıp onu yere yapıştırdım ve kazağı alıp karnına değdirdim kıpırdayamıyordu James ise şok olmuştu.
“bir daha sakın beni tehdit etme ayrıca kimseye söylemem. Fakat sen bana iyi bir ders verdin her güzelin arkasında bir paçozluk varmış.”
“ sen kal.-“ sözünü diyemeden okulun ışıkları açıldı ve bütün hocalar başımıza geldi babam ise en önde sinirli bir şekilde duruyordu. James’se suçluluk duygusu içinde bize bakıyordu.
“ diana.! Bu saate yatağında olman gerekli lex’inin tepesinde değil. Sende James.”dedi babam. Babam okulun yöneticisiydi.
“biz sadece e.-“
“kes sesini lex’inin on metre yakınına geldiğinizi göreyim mahvederim.! Altı gün uzaklaştırıldınız elinizde kazık ve öldürücü şeyler hiçbir şey olmayacak ayrıca hiç antrenmana ve sahte görevlere katılmayacaksınız ha bu arada altı gün boyunca en alt katında duran vampir mahzenindeki vampirlerin pisliklerini temizleyeceksiniz yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacaksınız biraz o pislikler içinde kalında görelin ayrıca gündüzleri ön bahçeye çiçek ekeceksiniz. “ oha birde yatalak vampirlerin altını bezleyelim james’e öfkeli bir bakış attım. Hemen kafasını eğdi.
“şimdi çıkın.” Dedi babam.
“baba sade.-“
“çık.” Dedi ve söz bırakmadan dışarı çıktık. James’in kafasına iki tane geçirdim.
“budala aptal.”
“haklısın.”
“ haklısın deme karşı çık kavga edelim.” Dedim ve bahçeye doğru yürüdüm.
“ diana.!” Dedi James haklıydı odaya girmeyi kendim seçmiştim. Bahçede çimenlere uzandık.
“çiçek ekmek kolay da bu vampir mahzeni ne alaka James biliyor musun.?” Dedim ona bakarak.
“biliyorum. Bir kere daha ceza aldığımda oraya gönderildim diana. Orası iğrenç. Orada taş gibi yakışıklı kız ve erkek vampirler yok M.Ö kalmış vampirler tamam tipleri değişmiyor ama bunların yarısı yaşlıyken dönüştürülmüş savaş alanında birkaç rehin vampir alınmış o kadar. Az kan verildiği için çok zayıflar ve bizden nefret ediyorlar bu durumda olabildiğince iğrençlik yapıyorlar kanı içiyorlar kusuyorlar temizlemek zorundasın e ölmesi de yasak güya işkence edilecek yine kan vermek zorunda kalıyorsun.. mahvolduk biz.” Dedi umutlarımı öldürmüştü ben biraz taş vampirler bekliyordum.
“eminim ölümcül güçleri vardır.” Dedim gökyüzüne bakarak.
“tabiki de ama o güce tam sahip olmaları için fazlasıyla kan içmeleri gerekir bizse dadece ayakta duracak kadar veriyoruz.” Dedim bana bakarak.
“ bana yeni bir penye borçlusun pis köpek .” dedim ve üstüme baktım. Lex’İ penyemi yırtmıştı. James güldü.
“yarın ilk iş gününde görüşürüz. “ dedim güldüm ve odama gittim yarın zorlu bir gündü daha doğrusu altı günümde mahvolmuştu. Ama şimdi uyumam lazımdı… uyumam.
Alarmın sesiyle harekete geçtim. Altıma siyah bir short giyip üstüme mavi bir sporcu atleti giydim. Rahat hareket edeyim diye saçlarımı bağladım tam belime kazık kemerini takacaktım ki çok tan babamın aldığını fark ettim. İlk defa belim boştu. Kahvaltı salonuna indim dünkü olay çabuk yayılmıştı millet bana bakıyordu. Gevreği alıp gözlerim hemen james’e kaydı. James köşede oturuyordu oda rahat bir şeyler giymişti. James yeşil gözlü sarışın bir çocukta tarzım değildi fakat kendi çapında çok tutulan bir tipti. Lexi’den özür dilemek için yanına giderken ona yaklaşamayacağım aklıma gelince geri döndüm ve james’in karşısına oturdum.
“dışlandın mı.?” Dedim kendimi küçük yaramaz bir salak gibi hissediyordum.
“hayır aksine. Ama dışlanmak istedim.”
“farklı bir tipsin James.”
“kes sesini ve yemeğini ye önümüzdeki dakikalar yiyebileceğini sanmıyorum.”
“hah. Niye miş o .?”
“çünkü sadece iki öğün hakkımız var.” Dedi ve benim için yemek yemek önemliydi o çörekler benim bebeklerimdi.
“neyse göbeğimiz erir.” Dedim umutlu bakarak.
“umutsuz vakasın.” Dedi ağzına gevreği geçirerek.
“iki öğün var ama ne kadar yiyebileceğimizi söylemedi he ahbap.? şurdan iki tabak yiyelim mi.?” Dedim gülerek.
“of diana of.”
“başka çiçek var şuraya birkaç tane vampirlerin etkisi altında kalmamız için içtiğimiz agave çiçeğinden koyalım mı.? Belki faydası olur.” Dedim akıllıcaydı.
“ yok, kalsın içmekten bıktım bir de göremem. Ayrıca olsa kaç yazar o büyücekte koparıp güneşte beklettikten sonra kaynatacaksın hazırını tercih ederim. “ ya da en azından ben akıllıca sanmıştım.
Sabahtan beri toprağa su verip saçma sapan bitkiler dikiyorduk. James’te tık yoktu fakat güneş tenimi yakıyordu ve bundan rahatsızdım.
“çok sıcak tenim yanmaya başladı.”
“beyaz tenlisin ya ondandır. “ dedi James ve çapaya devam etti.
“ sende beyaz tenlisin James.” Dedim açelyaları tutarak.
“ ben alışığım” dedi ve çiçeği elimden aldı. Hayatım da hiç bu kadar güneşin altında kalmamıştım. Kapıda duran gardiyanlardan biri bana bakıyordu. Sorun mu var der gibi kafamı salladım.
“şey tenin parlıyor.” Dedi ona mı dikkat etmişti. James dönüp bana baktı.
“terdendir dostum.” Dedi ve kendini yere attı. Başım çatlayacak gibiydi şişedeki suyu alıp başımdan aşağıya boşalttım ve rahatlama hissetim.
“bizi ne sanıyor mekanik bahçıvan mı.?”
“ mızmızlanma. Dua et bugünlük bize verilen çiçekleri erken bitirdik şimdi serin serin mahzene inebiliriz.” Dedi ve ayağa kalkıp üstünü silkeledi bende arkasından yürümeye başladım.
Mahzene tam on kat indiğimizde varabildik. Girişte pis koku anlaşılıyordu. Kapıda duran gardiyan bizi görünce ayağa kalktı.
“hah. Cezalısınız değil mi yaşlıyız sizden sorumlu biz çıkıyoruz.” Dedi ve konuşmamıza fırsat vermeden arkadaşıyla kaçtılar. Şanslıyız ki gelmeden önce her yeri temizlemişler sadece bize her vampire bir kupa kan vermek görevi düştü. Vampirleri görmek için sabırsızlanıyordum.
“sana iyi davranacağım diana özür olarak kabul et sen git ve en dipteki üç vampiri sula onlar daha genç.” Dedi James
“ tamamdır.” Dedim ve kanlı kupaları aldım vampirler kanın kokusunu duymuş olmalılar ki inlemeler yükseldi. Hayatımda ilk defa vampirler görüyordum bembeyaz tenlilerdi ölü gibilerdi gözleri o kadar sinisi ve keskindi ki içimi donduruyordu. Tabi bu halleri sakin halleriydi. Ama bu halleriyle bile buz kesmeme neden olmuşlardı. Ben en son üç mahzene doğru yürüdüm. İlk mahzenin kapısında durdum. Kırklı yaşlar da bir bayan duruyordu sarışın saçlı ve genç gözüküyordu. Fizikken yaşına rağmen yine de taş bir yüzü vardı Kadın’a baktığım da gerçekten hayranlık duyulacak bir kadındı beni görünce hemen demirlere koştu ve gözüme umutsuzca baktı. Bir anda acıma duygusu oluştu ama hemen geçti kim bilir kaç insanı gözünü kırpmadan öldürdü. Kan bardağını bir sopa yardımıyla uzattım. O kadar iğrenç içiyordu ki midem kalkmıştı. Duvardaki ismini görünce ağzım açık kaldı. SERENA GREEY bu vampir kökenlerin eski klanıydı peki buraya nasıl düşmüştü.
“savaşta düştüm.” Dedi kanın keyfine bakıyordu. Sesli konuşmamıştım nasıl anlamıştı. Acaba köken diye mi.?
“kökenlerin hisleri çok güçlüdür. ”dedi zihnimi okuyordu.
“her ne haltsa biraz kibar içsene şunu.” Dedim kadından gözlerimi alamıyordum. Kadın komple beni inceliyordu.
“hiç sinirlendin mi.?”
“tabii de şu anda sakin mi gözüküyorum.”
“hayır hiç intikam için sinirlen din mi?”
“bak moruk işim var şu sıradakileri görüyor musun hepsi hangi kan gurubunu içtiğini bile bilmeden bu kupaları içmek istiyor.” Dedim ve kalktım ilerledim ikincisi bir erkekte ve ne kadar küsuratlı yaşı olmasına rağmen ellilerde gözüküyordu ona bardağı uzattım.
“hey moruk kaç yaşındasın.” Dedim gülerek.
“bu kadar” dedi ve kanı içtiği gibi kustu. Ortalığı iğrenç bir koku sarmıştı pis pis sırıtıyordu. Sinirimi zıplatmıştı ona yaklaştım ve agave şişesini çıkardım adam o kadar korkmuştu ki yerinden sıçrayıp arkaya geçti.
“bak dostum görüyor musun bu kadar cık şeyle kıçına kadar seni yakabilirim ölmezsin ama o acıyı biliyorsun değil mi.? Burada çok yaptılar şimdi arkadaş sana süpürge getirecek burayı süpüreceksin anlaştık mı .? “ dedi adam kafasına sallayınca oradan uzaklaştım. En son olan mahzene gittiğimde yirmi yaşlarında gözüken mavi gözlü siyah saçlı bir çocukla karşılaştım o kadar etkileyici yüzü vardı ki bakmaktan kendimi alamıyordum savaş sırasın da güzelliğinden donup kalmama yetecek bir yüz. Beyaz pürüzsüz ve etkileyici sakindi çok sakin. Gelme tarihine baktığımda tam bir ay önce gelmişti. Duvar köşesinde oturuyordu kan bardağını görünce hafiften yanıma geldi ondan etkilenmemeye çalışıyordum ama bir şey gitmeme izin vermiyordu sanki.
“ilk defamı genç bir vampir görüyorsun.” Dedi bardağını alırken. Bu da neydi böyle bunlar içimi okuyordu benim.! Kafamı evet dercesine salladım. Bu çocuğa kızamıyordum ve bunu kesinlikle yüzüne bağlıyordum.
“bu kadar güzel bir yüzün bir insanın kanını emerken nasıl iğrençleşeceğini düşünüyordum.” Dedim bardağı yudum yudum keyfine vara vara içiyordu. Sonra bir anda saliselik bir hızlı bana yaklaştı kalbim duracak gibiydi. Bir saniyeden kısa bir sürede gözleri irisine kadar kıpkırmızı olmuştu gözlerinin altın da kırmızı damarlar belirmişti ön azı dişleri sivrilmişti. elim titremeye başladı ve donup kaldım kıpırdayamıyordum. Korkunç bir güçtü onların gücünün karşısında ucundan bile geçemezdik. Sonra çocuk yine eski halinde döndü ama ben hala kendimi toparlayamamıştım.
“nasıl.? Doğduğundan beri bizi öldürmeye çalışıyorsun sahte maketlerle gerçeğe benziyor mu .?” dedi bana gülerek ve kanını tekrar içmeye başladı.
“ken..kendinden iğrenmiyor musun bir insanı canlı canlı öldürmek sana zevk mi veriyor.” Dedim bu sözleri zor söylemiştim. Çocuk öfkeli bir şekilde bana bakıyordu. O kadar sessiz söylemişti ki dudakları bile kıpırdamamıştı nasıl duymuştum şaşırmıştım “biz sanki kan içmeye bayılıyoruz. Sadece yaşamak için bir insan gibi…” dediğini çok iyi duymuştum. Zor da olsa tam yerimden kalkarken konuşmaya başladı.
“hepimiz değil.” Dedi sadece.
“ne hepimiz değil.”
“hepimiz insanları öldürmüyoruz vampirlerin iyiler de var.”
“ polyana mısın sen .”dedim ve ufak bir sırıtış attım o zaman tam göz bebeğimin içine doğru baktı.
“ biz iyilerindendik. Ya hastanedeki kan torbalarından ya da bir insanı öldürmeyecek kadar kandan yararlanırdık ama hiç insan öldürmedim.” Dedi gözüme bakıyordu ve doğru söylediğine inanıyordum.
“canlı bir insandan o kadar az alıyoruz ki bu onun hoşuna bile gidiyor zevkten dört köşe oluyor.” Dedi hiç gülmüyordu sadece gözümün içine bakıyordu.
“hah. Oldu bir sevinçten salsa yapsın ne dersin ha.?” Ona inanmadığımı anlamıştı. Bir anda güldü.
“ ciddiyim denemek ister misin.?” Dedi ahmak.
“ duydunuz mu pislikler bu gün başka kan yok size..!” deyip James’in yanına gittim James kusmuk kokuyordu.
“hepsi kustu hem de hepsi.” Dedi
“sana lazım. ”dedim ve aklımdan çocuğu kestirip atmaya çalışıyordum.
“ bu günlük bu kadar diana..”
“bir şey sormak istiyorum bu mahzenin en son yerindeki vampir , genç olan neden herkes den daha az kan veriliyor genç diye mi.?”
“ hayır genç gözükebilir ama kim bilir kaç yüzyıl yaşamıştır. Kim diye bilmiyorum fakat çok güçlüymüş aşırı bir güç var onda onun için daha az veriliyor. “
“anladım. Hadi kalk yemekhaneye gidelim kan görmekten midem bulandı.” Dedim ve yemekhaneye doğru yürümeye başladım. James’e o vampiri korkunç gördüğümü söylemeyecektim çünkü onu öyle gördüğümde gerçekten çok korkmuştum. Yemekhaneye gittiğimizde neredeyse herkes yemeğini yemişti. Onun için yemeğimi alıp babamın yanına gittim. Konuşmuyordum ama konuşmak için can atıyordum.
“söyle ne istiyorsun.” Dedi bana bakarak.
“nereden anladın isteyeceğimi.?” Dedim
“bir şey sormak istediğinde o mavi gözlerin gözlerimi deliyor diana.” Dedi biraz da olsa sırıtmıştı.
“baba şu mahzendeki genç vampir neden ona az kan veriliyor.” Dedim gerçekten merak ediyordum. Babam biraz duraksadı.
“o çok güçlü diana ondan uzak dur. Gücünü toplayamaması için az kan veriyoruz.” Dedi ve lapasını ağzına sıkıştırdı.
“tamam. Kim olduğunu ve nasıl geldiğini sormayacağım çünkü yasak söylemek peki ismi ne.?”
“edric.”
“teşekkürler baba.” Dedim ve hemen odama çıktım kendimi yatağa attığım da çocuğun korkunç yüzü geliyordu kendimi topladım ve yorgunluktan derin bir uykuya daldım.
“diana kalk hadi öldüm.” Diye kulağımın dibinde bağırdı James yorgunluktan gözümü açamıyordum. Zorla dikeldim ve saate baktım saat beş olmuştu evet derin derin saat beşe kadar uyumuştum.
“ babam mahvedecek bizi.” Dedim hemen ayağa kalktım ve yüzümü yıkadım.
“bir şey olmaz çiçeklerle ben ilgilendim seni uyandırmak istemedim. Fakat çok yoruldum vampirlerle sen ilgilen.” Dedi ben çok mutlu etmişti.
“seni sevdiğimi söylemiş miydim.?” Dedim gülerek.
“ah evet şimdi yastığa gömülüp hüngür hüngür ağlayacağım. Sen git vampirlerin işini hallet ben biraz uyuyacağım. İki saat sonra yanına koparım.” Dedi ve kapıdan çıktı deri pantolonumu giyip hemen mahzene gittim orada o çocukta beni çeken bir şey vardı . mahzene indiğimde o koku yine vardı fakat bu sefer daha az etkiliyordu beni alışmıştım. Diğerlerine zor da olsa ya kusa ya bağırarak ya da agave çiçeğiyle tehdit ederek kanlarını verdim. En son çocuğun mahzenine gidip yere oturdum ve bardağına uzattım hem de elimle. Çocuğun şaşırdığı her haliyle belliydi. Bardağı elimden nazikçe aldı ama ben hala kalkmamıştım arkama yaslandım ve oturdum.
“ benden korkmadın.” Dedi çocuk. Kanı yavaş yavaş içerek böyle güzel birinin ne kadar güçlü olduğunu düşünüyordum.
“ halin yok bana saldırmaya.”
“bu kadar emin olma.” Dedi ve güldü.
“hayatının sonuna kadar burada kalacaksın nasıl bir duygu.” Kan içişini izliyordum
“hocaların sana vampirlerle fazla konuşman yasak değil demedi mi.? Bir zaman sonra seni etkileyebilirim “
“agave çiçeği var vücudum da o biraz sıkar.” Dedim gülerek.
“beni sıkmaz.” Dedi ve gülmeme karşılık verdi bizden nefret ettiği belliydi tabi benim de ondan. Onla konuşmamın tek amacı canlı bir vampir olmasıydı ve iğrençlikler yapmamasıydı. Bardağını bana uzattı ama kan içtiği için sopayla aldım.
“gözlerin…”
“ne olmuş gözlerime.”
“gözlerin çok ürkütücü insan içinde kayboluyor ilkten mavi gibi gözüküyor fakat sonra dan grileşiyor sinsi bir hal oluyor.” Dedi gayet ciddiydi.
“o senin yansımandır neyse kan emici ben kaçar uslu bir çoc.-“ dediklerimi duymadığına emindim çünkü bir şeye pür dikkat kesilmişti sanki bir şeyi dinliyordu.
“hey edric.!”
“duydun mu.?” Dedi gülerek.
“neyi şu yandaki moruğun öğürme sesini evet gerç.-“
“nasıl duyacaksın vampir değilsin. ”dedi ama kahkaha atıyordu.
“neyi duydum mu.!” Dedim içimi gereksiz bir panik kaplamıştı. Sakin ol Diana Beluci sakin ol. Çocuk kendine çeki düzen verip ayağa kalktı ve gülmeye başladı.
“ Geldiler.! Diana Beluci.” Dedi gülerek ismimi nereden bildiğini mi sorsaydın kimin geldiği ni mi.?
“ne diyors.-“ sözümü bitiremeden sarayın tehlike sirenleri her yerden çalmaya başladı.
Bütün vampirler ayağa kalktı ve sevinç çığlıkları atmaya başladılar. Edric ise ellerini birleştirmiş bana bakıyordu. Demirlere yapıştım.
“neler oluyor çabuk söyle.” Bana yakınlaştı ve gözleri bordoya döndü.
“nasıl siz bizi rehin aldınız şimdi vampirler sizi rehin almaya geliyorlar.” Dedi ve gülmeye devam etti. Vampir saldırısı.! Savaş hemen hazırlanıp burayı korumalıydım kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki heyecandan titremeye başlamıştım kazığımı çıkartıp elime almalıydı kemerimi yokladım kazığım… Kazığım ceza yüzünden yoktu hiçbir malzemem yoktu etrafta bir şeyler aramaya başladım ama hiçbir şey yoktu hiçbir şey… kendimi duvara yasladım evet saldırıya geçecektim dövüş saldırısına ama kazıksız sadece zaman kazana bilirdim. Penyemi yırtıp kendimi korumak için bileğime sardım yarı südyenle kalmıştım ki şu anda bu benim için küçük bir sorundu zaman kazanıp birilerinin gelmelerini beklemeliydim edric bana bakıyordu ve gülüyordu.
“biraz daha gülersen beynini kıracam anladın mı.?” Diye bağırmı vücudumdan adrenalin bombası yaşanıyordu.
“kazıksız bir hiç sin diana.” Deyip gülmeye devam etti. Mahzenin demir kapısını kilitledim bu beni birkaç saniye kazandırabilirdi. Korku yetmezmiş gibi vampirlerin sevinç çığlıkları da vardı. Eski klanlardaki kadın çığlık çığlığa bağırıyordu. O kadar sinirlenmiştim ki damarlarımın şiştiğini anlayabiliyordum kadına döndüm ve hayatımda hiç olmadığım kadar sert bir sesle bağırdım.
“hemen kapa çeneni.” Dedim kadın deyiş şeklimden korkmuş olmalı ki put kesildi sade gözlerin dedi ve olduğu yere çöktü. Vakit gelmişti. Kapı zorlanmaya başladı çok kişi yoktu ama güçlü bir kişi olduğu kesindi. Bir iki ve üç kapı açıldı tek bir kişi vardı ama benim donup kalmama yeterliydi. 1.85 boylarında siyah uzun bir ceket giymişti saçları hafif uzun ve kahverengiydi. Gözleri bal rengindeydi kaybolabilirdim ve pürüzsüz beyaz teni hayır diana.! kendimi gelmem lazımdı. Adamın beni incelediğini anladım. Manevra yapamadan beni duvara yapıltı çok yakından sadece aramızda nefes boşluğu vardı aynı o gün babamla olduğu gibi ve işte ozaman anladım babamın ne demek istediğini. Ama bir dakika vampiri etkilemiştim vampir benden etkilenmişti ki birkaç saniyeliğini de olsa durmuştu. Ani bir manevra yapıp tekme attım. Sert bir tekmeydiki bu bacağımı incitmişti. Kapının orada babamı gördüm koşarak bana doğru geliyordu taki bir vampir ona yumruk atıp bayıltana kadar o anda dikkatim dağıldı ve babama koşmaya çalıştım fakat vampir boynuma sert bir yumruk indirdi tek duyabildiğim edric’ın sesiydi “onu istiyorum.”
|
|
|
|