Bugün değişik bir duygu var içimde. Her zamanki köşemden izliyorum körfezi. Sıcak dumanı kaplamış bu koca şehri. İçimi kaplayan ateşten daha beter bir halde duruyor bu koca şehir önümde.
Issızlık yok bugün. Küçükten de olsa bir takım sesler var etrafta. Hoşuma gitmiyor değil aslında. Yalancı dünyanın yalnız adamına eşlik ederek bir şerefe nail oluyor böcekler. Hele esen hafif rüzgâr yok mu insanın ruhunu okşayan. İşte o zaman bitiyor ruhum. O zaman hiddetleniyor, ayağa kalkıyor, sonra usulca oturuyorum köşeme. Kardeşimin paketinden aldığım bir sigarayı yakıyorum. Yarı keyifli, yarı üzüntülü bir şekilde içiyorum.
Bazen yalnızlığıma o kadar seviniyorum ki; bu oturmanın keyfini çıkarmanın mutluluğunu yaşıyorum. Hep hayalim burada sevgilimle ya da eşimle oturup bu manzarayı izlemek ya, işte korkuyorum o zaman bunları yapamamaktan. Bu köşe benim yalnızlığımın köşesi. Bu köşe dertlerimin köşesi. Çok kez ağlamama şahit olan duvarlar sevincime ortak olup da bana geçmişi hatırlatırsa ne olacak? Ya da o mutlu anımda kendimi yalnız hissedersem? Bana özel köşemden bu körfezinde sadece yalnızlığıma güzel göründüğünü anlarsam? Saklanırsa o zaman körfez benden ne yaparım? Ben İskenderun’un yalnız şairi, ben körfezin gizemli şairi, ya körfez beni kıskanırsa, o güzelliğinden beni mahrum bırakırsa? İşte o zaman küserim hayata.
Ben körfezin gizemli şairiysem diyorum ki sizlere; körfezsin bir ben hiçim.