Öteleri Görmek
Baş gözüyle mi yoksa can gözüyle mi görüyoruz? Kar dediğimiz şeyler zarar, zarar dediğimiz şeyler kar olmasın sakın!
Asr-ı saadetten birkaç örnek verelim:
Hz. Aişe annemiz (Radiyallahü Anh.) anlatıyor:
– Bir gün bir koyun kesmiştik. Koyunun bütün etlerini dağıttık. Yalnız bir budu kaldı.
Peygamberimiz (Aleyhisselatü Vesselam):
– Koyunu hep dağıttınız mı? diye sordu.
Ben de:
– Ya Resûlallah! Koyunun her tarafını dağıttık, yalnız bir budu kaldı, dedim.
Peygamberimiz şu düşündürücü karşılığı verdiler:
– Ya Aişe, (desene) bir buddan başka, hepsi kaldı...
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennetin etrafı mekârihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. Cehennemin etrafı da şehevi (nefsin arzuladığı, câzip) şeylerle sarılmıştır.”
Hz. Ömer hücre-i saadete girdi ve İki Cihan Efendi’sini bir hasır üzerinde yatıyor gördü. Rikkate geldi ve ağladı. Allah Rasûlü, niçin ağladığını sorunca da şöyle cevap verdi:
“Bizanslar, kisralar kuş tüyünden yataklarda yatarken, sen Allah Rasûlü olduğun halde böyle hasır üstünde yatıyorsun, işte buna ağlıyorum.”
Bunun üzerine Allah Rasûlü şu ölümsüz ifadeleriyle mes’eleyi izah etti:
"İstemez misin Ya Ömer! Dünya onların âhiret de bizim olsun..!”
Köpüğü görüp de denizi görememek ne de acı. Aslı değil de ayrıntıları, uzantıları görmek ne de büyük noksanlık. Güçlü olanı haklı görüpte, haklıları güçsüz görmek ne de yanlış. Allah’a kulluk etmek için kaygı ve gayret içinde olmayıp da “caiz mi hocam, caiz mi hocam” derdine düşmek ne de vahim.
Ehlullah şöyle der:
“İnsan, dostu görmeyince kör olsun, daha iyi.”