Genç Yazılar
Genç Hikayeler
Genç Şiirler
Genç Makaleler
Genç Fikirler
Genç Mizah
Haftanın Genç Yazısı
Genç Yazarlar Komitemiz
Üyelik İşlemleri

mail.jpg (2821 bytes)

Yazılarınızı göndermek için tıklayın

 
Bu yazı 219 kez okunmuştur.
Safa Bulamıyoruz Değil mi?

                 Safa Bulamıyoruz Değil mi?

 

   Kimseyi zorlamadan İslam’ın yaşandığı ve yayılmasına imkan tanındığı bir dünya oluşturmak yerine cenneti satıp dünyayı satın almak nasıl bir duygu?...Deyiyor mu bari?

Bu kemiğe meyil nedir? İnsanlıktan mı çıktık yoksa? Merkeplerin yolu ile insanoğlunun yolu bir mi? Değirmen faresinin bakışıyla bakmak, çer çöple meşgul olmak öteler için yaratılan insana yakışmıyor. Öyle değil mi...

 

  Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmeden önce papazlar takkelerinin uzunluğunun ne kadar olacağının derdine düşmüşlerdi. Ardından fetih gerçekleşti. Fatih Sultan Mehmet ise namazında Kabe’yi görüyordu.

 

  Hz. Mevlana; “Kulluk et, çok söylenme, haddini bil.”  

 

“O gururlu göz Hakkı görmüyorsa, öyle kötü göz kör olsa daha iyi.”

 

“Hayvan duygusu şahı görseydi öküz ve merkepte Hakkı görürdü.” Der.

 

Dünyaya sarılmak, sebeplere sarılıp onlardan istemek... Şimdi yol bu mu oldu? Bu işler yol da olamaz yoldaş ta...

 

Batıl tohumla hayırlı ürün alınır mı?

 

Başıboş değiliz! Allah’ı aldatamazsınız.

Mürşid kitap olan “Mesnevi” de Hz. Mevlana şöyle anlatır:

Cenab-ı Hakk Musa’nın gönlüne vahyetmek suretiyle buyurdu ki:

 

 “Ey insanlar arasından seçilmiş olan er, ben seni seviyorum.”

 

Hz. Musa:

 

 “Ey kerem sahibi Allah, beni sevmene sebep olan huyum nedir? Söyle de o huyumu daha fazla artırayım, o huyun daha çok üstünde durayım.” diye sordu.

 

Cenab-ı Hakk buyurdu ki:

 

 “Ya  Musa, sen ana kucağındaki bir çocuk gibisin. Anası kızsa, azarlasa bile çocuk yine anaya sarılır. O çocuk anasından başka bir kimsenin varlığını bile bilmez. Sanki dünyada yalnız anası yaşamaktadır. Anasının sevgi şarabını içmiş ve ondan mahmur olmuş, sarhoş olmuş, kendinden geçmiştir. Anası ona bir tokat vursa, ağlar, ama yine ona gelir ve ona sokulur. Yine onun etrafında döner, dolaşır. Anasından başka kimseden yardım istemez. Tamamıyla hayrı da şerri de odur. Ya Musa! Senin gönlünde de hayır ve şer hususunda bizden başka kimse yok. Başka yerlere dönüp bakmıyorsun bile. Sence çocuk olsun, genç olsun, ihtiyar olsun; benden başkası taş ve kerpiç gibidir. Sen ya Musa! Sanki “Yalnız sana ibadet ederiz, yalnız senden yardım isteriz.”  ayetinin manasını yaşıyorsun...”

 

“Yalnız sana ibadet ederiz” sözünde manayı tek bir varlığa yöneltmek düşüncesi vardır ki, o da riyayı gidermek içindir. “Yalnız senden yardım isteriz” sözünde de manayı tek bir şeye vermek, yardım ve başarıyı ancak Allah’tan beklemek ve istemek duygusu vardır. Allah’ım, ancak sana ibadet ederiz, yardımı da ancak ve yalnız senden bekleriz, başkasından değil, demektir.

 

Yunus Emre de şöyle der:

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus'dur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

 

                                                                                           

Belirtilmedi
Bu yazıya oy verin < çok iyi > < iyi > < orta > < vasat > < kötü >
 
Genç yazarlar Kulübü / Web Tasarım : Orhancam