Safa Bulamıyoruz Değil mi?
Kimseyi zorlamadan İslam’ın yaşandığı ve yayılmasına imkan tanındığı bir dünya oluşturmak yerine cenneti satıp dünyayı satın almak nasıl bir duygu?...Deyiyor mu bari?
Bu kemiğe meyil nedir? İnsanlıktan mı çıktık yoksa? Merkeplerin yolu ile insanoğlunun yolu bir mi? Değirmen faresinin bakışıyla bakmak, çer çöple meşgul olmak öteler için yaratılan insana yakışmıyor. Öyle değil mi...
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmeden önce papazlar takkelerinin uzunluğunun ne kadar olacağının derdine düşmüşlerdi. Ardından fetih gerçekleşti. Fatih Sultan Mehmet ise namazında Kabe’yi görüyordu.
Hz. Mevlana; “Kulluk et, çok söylenme, haddini bil.”
“O gururlu göz Hakkı görmüyorsa, öyle kötü göz kör olsa daha iyi.”
“Hayvan duygusu şahı görseydi öküz ve merkepte Hakkı görürdü.” Der.
Dünyaya sarılmak, sebeplere sarılıp onlardan istemek... Şimdi yol bu mu oldu? Bu işler yol da olamaz yoldaş ta...
Batıl tohumla hayırlı ürün alınır mı?
Başıboş değiliz! Allah’ı aldatamazsınız.
Mürşid kitap olan “Mesnevi” de Hz. Mevlana şöyle anlatır: |
|
Cenab-ı Hakk Musa’nın gönlüne vahyetmek suretiyle buyurdu ki:
“Ey insanlar arasından seçilmiş olan er, ben seni seviyorum.”
Hz. Musa:
“Ey kerem sahibi Allah, beni sevmene sebep olan huyum nedir? Söyle de o huyumu daha fazla artırayım, o huyun daha çok üstünde durayım.” diye sordu.
Cenab-ı Hakk buyurdu ki:
“Ya Musa, sen ana kucağındaki bir çocuk gibisin. Anası kızsa, azarlasa bile çocuk yine anaya sarılır. O çocuk anasından başka bir kimsenin varlığını bile bilmez. Sanki dünyada yalnız anası yaşamaktadır. Anasının sevgi şarabını içmiş ve ondan mahmur olmuş, sarhoş olmuş, kendinden geçmiştir. Anası ona bir tokat vursa, ağlar, ama yine ona gelir ve ona sokulur. Yine onun etrafında döner, dolaşır. Anasından başka kimseden yardım istemez. Tamamıyla hayrı da şerri de odur. Ya Musa! Senin gönlünde de hayır ve şer hususunda bizden başka kimse yok. Başka yerlere dönüp bakmıyorsun bile. Sence çocuk olsun, genç olsun, ihtiyar olsun; benden başkası taş ve kerpiç gibidir. Sen ya Musa! Sanki “Yalnız sana ibadet ederiz, yalnız senden yardım isteriz.” ayetinin manasını yaşıyorsun...”
“Yalnız sana ibadet ederiz” sözünde manayı tek bir varlığa yöneltmek düşüncesi vardır ki, o da riyayı gidermek içindir. “Yalnız senden yardım isteriz” sözünde de manayı tek bir şeye vermek, yardım ve başarıyı ancak Allah’tan beklemek ve istemek duygusu vardır. Allah’ım, ancak sana ibadet ederiz, yardımı da ancak ve yalnız senden bekleriz, başkasından değil, demektir.
Yunus Emre de şöyle der:
Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dünü günü Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem Sensin dünü gün endişem Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıra Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver anları Bana seni gerek seni
Yunus'dur benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni |