Genç Yazılar
Genç Hikayeler
Genç Şiirler
Genç Makaleler
Genç Fikirler
Genç Mizah
Haftanın Genç Yazısı
Genç Yazarlar Komitemiz
Üyelik İşlemleri

mail.jpg (2821 bytes)

Yazılarınızı göndermek için tıklayın

 
Bu yazı 1171 kez okunmuştur.
Kahrolup Gidecek Olanlar

Kahrolup Gidecek Olanlar

 

Ehlullah şöyle buyurur: “Şeytan Allah’ın emrini reddetmiştir. Kim Allah’ın emrini reddederse, karşı gelirse şeytan olur. Şeytan emri terketti, edepsiz oldu ve tardoldu. Şeriatin dışına çıkan kafir olur. Bu yola giren elbette her taraftan tokat yer. Allah’ın emirlerini bırakan, şeytanın yolundan gidenlere; Allah böylelerine yakışan hükmünü verir. Her yerde bu ceza vardır.. Allah’tan korkmayanı korkutacak çok şeyler gelir. Dışarıdan gelenin haddi hesabı olmadığı gibi içerden de gelir. Rahat yaşamaz o insanlar, rahat da ölmezler. Yattığı yerde de rahat bulmaz, mahşer gününde de rahat bulmaz. Cehennemin ateşi dünyadayken tutar. Allah’ı tanımayan, Allah’tan korkmayan, Allah’a tazimi olmayan kimselerin dünya hayatı da, ahiret hayatı da zehirdir.. Allah’ın gönderdiği şeriati gözetmeyeni Allah’ta gözetmez. Başına gelmedik bela da kalmaz, üzerine lanet de yağar. Nemrut ve askeri gibi telef olur, helak olur, kahrolur giderler..”

 

Kehf Suresi:1-4. “Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan mü'minlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükâfâtı  müjdelemek ve: “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için kulu Muhammed'e eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru kitabı indirmiştir.”

 

Ehlullah bu ayetleri şöyle açıklar:

 

          “Kuluna kitabı indiren Allah’a hamd olsun. Hamd o Allah’a ki kulu Muhammed’e bir kitap indirmiştir. Rabbimiz hamd e lâyık olandır. Rabbimiz eksiği kusuru olmayan en mükemmeldir. Rabbimiz övülmeye en lâyık  olandır, tek lâyık olandır. Rabbimiz bu sûrede hamde lâyık oluşunu, kuluna kitap indirmeye bağlamış. Yeryüzündeki kullarından birisini seçerek ona kitap  indirmesi, onu muhâtap kabul ederek kendi bilgisinden ona bilgi aktarması ve kullarını ne yapacaklarını bilemez bir vaziyette bırakmamasına bağlamış. Ne kadar mükemmel, ne kadar hamda lâyık bir Allah ki O kuluna, kullarının kurtuluşu ve kullarının hayatlarını düzenlemek üzere bir kitap indirmiştir.

 

Öyleyse övülmesi gereken O’dur, kendisine kulluk edilmesi gereken O’dur, gönderdikleri övülmesi gereken, indirdikleri kabullenilmesi ve hayatta uygulanılması gereken O’dur. Ondan başkaları övülmeye lâyık değildir. Ondan başkaları kulluğa lâyık değildir. Ondan başkalarının hayat programı uygulanmaya lâyık değildir. Öyle değil mi? Kitabı olmayan bir Rab olur mu? Peygamberi olmayan bir Rab olur mu? Kitabı ve peygamberi vasıtasıyla kullarına kulluk programı ulaştırmayan bir Rab bir İlah olur mu? Bunu beceremeyen birisi Rab ve İlah olabilir mi? Bunu beceremeyen birisi hamde lâyık olabilir mi? İnsanlar da dün ve bugün kendi kendilerine kendi içlerinden kendilerinden tanrılar seçmeye, İlahlar belirlemeye ve o İlahlara bir kısım peygamberler ve kitaplar izafe  etmeye çalışmaktadırlar. O tanrılar ve tanrıların kitaplarıyla hayatlarını düzenlemeye çalışmışlardır.

 

Evet bugün tüm toplumların kitapları ve o kitapların düzenleyicisi peygamberleri vardır. Kitapsız ve peygambersiz bir toplum düşünmek mümkün değildir. Şu anda tüm küfür ve şirk dinlerinin amel ettikleri ayrı ayrı kitapları ve yolundan gittikleri, örnek kabul ettikleri ayrı ayrı peygamberleri vardır.

 

          Kitap, Allah’ın insan hayatına ilişkin ortaya koyduğu kuralların, yasaların tümüne birden verilen isimdir. Çünkü Kur’an kendilerine kitap verildiğini bildiğimiz peygamberlerin dışında tüm peygamberlere kitap verildiğini haber verir. Bakın kullarının hayatlarını düzenlemek üzere Rabbimizin gönderdiği kitabın özelliği nasılmış?

 

          Eğri büğrülüğü olmayan bir kitaptır o. Yâni  bu kitapta her hangi bir tenâkuz, her hangi bir çelişki, bir uyumsuzluk, bir münâsebetsizlik yoktur. Onda insanların anlayamayacağı, şaşkınlığa düşerek bocalayacakları bir karışıklık, bir bulanıklık bir tutarsızlık yoktur. Ne dediği, ne istediği belli olmayan bir kitap değildir bu. Bu kitap her sınıf ve her dönem insanlığının anlayabileceği doğrulukta, netlikte ve berraklıkta bir kitaptır. Sadece belli sayıda ve belli sınıf insanların anlayabilecekleri, diğerlerinin anlayamayarak bocalayacakları, içinden çıkamayarak sapıtacakları bir kitap değildir bu kitap. Bir açıdan doğru, bir başka açıdan eğri büğrü değildir. Birilerine göre doğru, bir baş-kalarına göre ise eğri büğrü değildir. Âyetlerinde, yasalarında, hükümlerinde hiçbir tenakuz yoktur. Tüm diğer kitaplardan üstün, arınmış, insan eli değmemiş bir kitaptır bu.

 

          Tabii bu kitabın Allah sözü olduğunu unutanlar, teslimiyet mantığını yitirerek tenakuz ve çelişki mantığıyla bu kitaba yönelenler bu kitap konusunda da bu kitabın pratiği olan Rasulullah efendimizin hadisleri konusunda da pek çok çelişkiler bulduklarını söyleyebilmektedirler. Bazen Allah’ın elçisinin hadislerinde gördükleri güya tenakuzlar sebebiyle onlara itimatlarının sarsıldığını söylemeye cüret eden bu insanlar kitapta da bu tür bir mantıkla bakıldığı zaman tenakuzmuş gibi görünen âyetlerin varlığından habersizdirler.

 

Meselâ biliyorsunuz Mûsâ (a.s)ın anlatıldığı bölümlerde Onun elindeki asanın farklı isimlerle ortaya konduğuna şahit oluyoruz. Bir yerde “Can”dır o asa, bir yerde “Sü’ban”dır, bir başka yerde de “Hay-ye”dir. Peki hangisi doğrudur bunun? Tenakuz var Kur’an’da mı diyeceğiz şimdi? Yo bunun hepsi doğrudur. Her bireri o asanın bir özelliğini ortaya koyuyor. Hadisler de böyle anlaşılmalı değil mi?

 

          Bir de "Gayyimen" dir bu kitap. Kitabın ikinci bir özelliği de "Gayyimen" oluşudur. Yâni başka hiç bir şeye muhtaç olmayan bir kitaptır bu kitap. Dosdoğru ama kendi kendine kâim bir kitap. Bir başkasının kitabına ihtiyacı olmayan, bir başkasının desteğine ihtiyacı olmadan kendi kendine var olan ve varlığını sürdüren bir kitaptır bu. Bir başka kitabın sağlamasına, bir başkasının desteğine ihtiyacı yoktur bu kitabın. Yardımcıya ihtiyacı yok, yardımcısız ve ihtiyaçsız bir kitap. Kendi kendine yeterli olan, kendi kendine kaim olan Hayyu Kayyûm olan bir Allah’ın bu ismi şerifi gereği yine başka hiçbir şeye muhtaç olmadan ayakta durabilmek üzere kuluna indirdiği bir kitaptır bu.

 

Nasıl ki bu kitabın  göndericisi kendi kendine kâimse, yâni varlığı konusunda ve varlığını sürdürmesi konusunda hiç kimseye muhtaç değilse, hiç kimsenin yardımına muhtaç olmadan varlığını sürdürebiliyorsa ve varların tümünü var eden O ise, böyle bir kaynaktan gelen kitap da hiçbir yardımcı kitaba, hiçbir yardımcı kanuna ihtiyacı olmadan kıyâmete kadar tüm insanlığın, tüm toplumların hayatlarını düzenleme ve problemlerini çözümleme konusunda tek kitap olacaktır.

 

Eğer yeryüzünde Allah’tan başka böyle kendi kendine var olan ve varlığını sürdürmesi konusunda başkalarına muhtaç olmayan birileri varsa, tamam onları da hamd edelim, onları da övelim, onların hayat programlarını da uygulayalım, onların kitaplarını da uygulamaya alalım. Var mı böyle birileri? Yoksa hiç kimsenin kitabı bu kitapla mukayese edilemez. Hiç kimsenin kitabı bu kitabın önüne geçirilemez. Hiç kimsenin tâlimatları ve yasaları bu kitaba tercih edilemediği gibi bu kitâbın onların desteğine de ihtiyacı yoktur.

 

          İşte bu özelliklere sahip bir kitap, ancak yeryüzünde kulluk kitabı olabilir. İşte böyle bir Allah’tan gelen böyle bir kitap ancak yeryüzünde hayat programı olarak uygulamaya lâyık olabilir. Ve işte ancak böyle bir kitabı gönderen Allah, Rab olmaya İlah olmaya lâyık olan, hamd edilmeye lâyık olan Allah’tır. Rabbimize sonsuz hamdü senâlar olsun ki kullarından birini seçerek onun vasıtasıyla bize böyle bir kitap ulaştırmıştır. Zîra kitap nîmeti, vahiy nîmeti nîmetlerin en büyüğüdür. Rabbimizin öteki tüm nîmetleri işte bu kitap nîmetiyle tamamlanmaktadır.

 

Öyle değil mi? Rabbimizin bize ulaşan tüm nîmetleri bu kitap sayesinde ve bu kitabı bize ulaştıran, kitâbın bize ulaştırılmasında aracı olan Resûlüyle ulaşmıştır. Nimetlerin en büyüğü şüphesiz ki hidâyet ve iman nimetidir. İman ve hidâyet olmadan öteki nîmetlerin hiç birisine ulaşmak mümkün değildir. Hidâyet nîmeti de bize bu kitapla ulaşmaktadır. İşte kitâbı ve peygamberi vasıtasıyla bize imanı, bize hidâyeti ulaştıran Allah yegâne hamde lâyık  olandır.

 

          Eğer hamde lâyık  olan Rabbimiz bu kitabını bize göndermeseydi, biz kullarını muhâtap kabul ederek kendi bilgisiyle bizi bilgilendirmeseydi, bize, bizim muhtaç olduğumuz hidâyeti sunmasaydı, bu cahil, bu bilgisiz halimizle biz ne yapardık? Bizi yoktan var eden Rabbimizi, ve bu Rabbin bizden nasıl bir hayat istediğini nereden bilebilirdik? Bu dünyanın mânâsını, hayatın mânâsını, nereden geldiğimizi, bizi kimin var ettiğini, niçin dünyaya geldiğimizi ve nereye gittiğimizi, ölümün ne olduğunu, ölümden sonra nasıl bir hayatın bizi beklediğini nereden bilebilirdik? Rabbimizin öteki nîmetlerine, rıza nîmetine, gazabından kurtulma nîmetine, cennet nîmetine ve cehenneminden kurtuluş nîmetine nasıl ulaşabilirdik?

 

          İşte bizi tüm bu nîmetlerine ulaştırmak için, bizim cennet yollarımızı açıp, cehennem yollarımıza barikatlar koymak için bu kitabı gönderdiği için elhamdülillah diyoruz Rabbimize. Hamd Ona lâyıktır, övgü Ona lâyıktır, kulluk ona lâyıktır. Peki niye göndermiş Allah bu kitabını?       

 

          Kendi katından şiddetli bir azâbı, şedit bir baskını haber ver-mek ve sâlih ameller işleyen mü'minlere içinde ebedîyen kalacakları güzel bir cenneti, güzel bir mükâfatı müjdelemek ve de Allah çocuk edindi diyerek Allah’a iftirada bulunanları uyarmak için bu kitabı göndermiştir. Evet Allah’tan, bu kitabın sahibinden ve onun hayatlarını düzenlemek üzere gönderdiği hayat programından habersiz bir hayat yaşayan insanları katından büyük bir azapla, büyük bir baskınla uyarmak için. Allah’tan, Allah’ın kitâbından habersizce bir hayat ya-şayan insanları yaşadıkları bu hayatın sonunda kendilerini bekleyen müthiş bir cehennem baskınıyla uyarmak için ve de inanan ve inancını yaşayan mü'minleri de içinde ebedîyen kalacakları cennetle müj-delemek için bu kitabı indirdik. Yâni cenneti ve cehennemi tanıtmak için. Cennet yolunu kolaylaştırmak, cehennem yollarınıza barikatlar koymak için. Allah’tan ve Ona kulluktan kaçanları cehennemle uyarmak, inanan ve îmanlarını pratikte gösteren, îmanlarını hayatlarında görüntüleme kavgası verenleri de çok güzel bir âkıbetle müjdelemek için bu kitabı indirdik diyor Rabbimiz.

          Bir de Allah evlât edindi diyenleri de Allah’a karşı cüret ettikleri bu ağır iftiralarının sonucuyla uyarmak için indirdik diyor. Allah oğul edindi, Allah’ın evlâtları vardır diyenleri bu tarihî yanılgıları içinde bocalayarak sonunda cehenneme doğru sürüklenip gitmelerini istemediği için onları da uyarmak için bu kitabı gönderdik diyor Rabbimiz. Allah’a kulluktan çıkan, Allah’a iftira eden, Allah’a Allah’ın kendisini tanıttığı gibi inanmayarak Allah’a zulmeden, onu kendilerince şekillendirmeye ve şartlandırmaya çalışan, Allah’a akıl vermeye ve yol göstermeye çalışan Yahûdîleri, Hıristiyanları ve müşrikleri uyarmak için gönderdik diyor. Kıyâmete kadar şirkin her çeşidinin içine düşmüş insanları uyarmak için.

 

Allah Kur’an’da kendisini bize tanıttığı gibi anlaşılsa, öyle bilinse ve iman edilse elbette O’nun çocuğu filan olmayacaktır. Çünkü o zaman herkesin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin ise hiç kimseye muhtaç olmadığı bir Allah’ın neden böyle bir şeye ihtiyacı olsun ki? Yani kullarından hiç birine ihtiyacı olmayan, kullarını ayırmayan, kayırmayan, haksızlık etmeyen, zulmetmeyen, adâleti elden bırakmayan, mülk kendisinin olan, herkese ve her şeye egemen olan bir Allah neden oğla, kıza ihtiyaç duysun ki? Ezelî ve ebedî olan, yetkilerini birisinden devralmamış, sonunda birilerine devretmeyecek olan bir Allah neden ihtiyaç duysun evlâda? Öyle değil mi? Böyle şeylere ihtiyaç duyanlar âcizler değil mi? Onunla itibar kazanmak, onunla güç ve kuvvete ulaşmak, menfaatlenmek  isteyenler ancak evlât isterler. İşte şu anda evlâtları sebebiyle insanların değer kazandıklarını, hediyelere lâyık görüldüklerini görüyoruz. Peki, şimdi Allah’ın bunların hangisine ihtiyacı var? Hayır hayır Rabbimizin bunların hiç birisine ihtiyacı yoktur.

 

Meselâ Allah’ın sıfatlarını parçalayan, Allah’ın sıfatlarının bir kısmını Allah’tan başkalarına veren, yeryüzünde Allah’a bir kısım yardımcılar izafe ederek yeryüzünde Allah’tan başka yetkililer kabul eden, Allah’tan başka kanun koyucular, Allah’tan başka yasa belirleyiciler, Allah’tan başka hayata karışıcılar bulanları uyarmak için. Allah’tan başka kendilerine kulluk edilecek tâğutlar gibi, moda gibi, âdetler  gibi, yönetmelikler gibi, putlar gibi ilahlar bulanları ve bunları Allah’a ortak edenleri da uyarmak için gönderdik bu kitabı diyor Rabbimiz. Allah’tan başka arzularına teslim olunacak, sözü dinlenecek, hatırı sayılacak varlıklara da kulluk yapanları uyarmak için.

 

          Rabbimiz ne kadar da merhametli değil mi? Kendisine kendisinde olmayan şeylerle iftiralarda bulunanları bile uyarmak için gönderdim bu kitabı diyor. Rabbimiz azaptan yana değildir. Zulümden yana değildir. Yıllar yılı kendisine küfredenleri bile cehenneminden kurtarmadan ve cennetine ulaştırmadan yana. Îsâ Allah’ın oğludur diyen Hıristiyanlar, Üzeyr Allah’ın oğludur diyen Yahûdîler ve melekler Allah’ın kızlarıdır diyen müşrikler ve kıyâmete kadar vahdet teorisi diye bilinen varlıkların Allah’la birleşmesi  teorisine inanarak yerdekilerden kimilerinin Allah’a daha yakın olduğuna, Allah’ın bunlarla farklı ilgilendiğine inanan insanlar kendilerini bu sapıklıklardan kurtarmak üzere, bu halleriyle kendilerini cehenneme yuvarlanmaktan kurtarmak üzere rahmeti gereği kendilerine böyle bir kitap gönderen Rablerine ne kadar hamd etseler azdır. Onların içinden dün de, bugün de samimiyetle Rablerine hamd eden, teşekkür eden ve bu teşekkürün ifâdesi olarak da Rablerinden gelen bu kitapla diyalog kurarak bu kitabın uyarısına müsbet cevap veren pek çokları cehenneme gitmekten kurtulmuşlardır.”

 

         

 

Belirtilmedi
Bu yazıya oy verin < çok iyi > < iyi > < orta > < vasat > < kötü >
 
Genç yazarlar Kulübü / Web Tasarım : Orhancam