|
|
Bu yazı 1271
kez okunmuştur. |
GÖZLERİNİ SONSUZLUĞA KAPAMAK |
Ve uyandım.Güneş artık doğmuştu.Işığı, camdan ve perdelerin arasından geçmiş yatağıma kadar ulaşmıştı.Kış ayı olmasına rağmen hava ılık ve aydınlıktı.Ama benim dünyam bambaşkaydı, gözlerimi yeni güne aydınlığa açtığımı sanıyordum ama tek görebildiğim karanlıktı…
Doğruldum güzel bir gün olması dileğiyle. Şimdi, aynanın karşısında kendime bakıyorum. Yanağımdan aşağı doğru akan su damlasına, sonra gözlerime, onlardaki yorgunluğa bezmişliğe, umutsuzluğa... Elimde bir bardak su odanın içerisinde dolaşıyorum. Camdan yansıyan ışıkla bardağımdaki su, parıldıyor odanın her bir yanına . İçsem onu bulaşır mı bu parıltı bana, aydınlanır mı dünyam, gözlerim... .
Şimdi, dışarıdayım, yürüyorum hafif esen kış rüzgarı çehremdeEllerimi ovuşturuyorum. Her zaman ki gibi hala sıcaklar.Belki bu sıcaklık içimdeki sönmeyen ateşi simgeliyor,kaynağını yüreğimden alan.Yürüdüm, durağa vardım.Boşluğa bakan insanların yüzüne baktım.Onlar da bana. Ama hala boşluğa bakıyorlar ama farkında değillerdi.Otobüs hareket etti gidiyoruz.Dörtlü, karşılıklı koltukta oturuyorum.Karşımda iki genç kız, yanımda bir adam gidiyoruz bir belirsizliğe. kafamı kaldırdım onlara baktım, her biri başka yöne bakıyor tepkisizce, göz göze gelmekten korkarcasına. Ve kadın hapşırdı."Çok yaşa" dedim, ses vermedi.Belli ki memnun kalmamış isteğimden. Hem kim ister ki çok yaşamak bu karanlık dünyada...
Geldim, gelmem gereken yerdeyim artık.Yürümeye başladım, adım adım, yavaş yavaş.Altın yapraklı ağaçların , hafif sararmış çimenlerin arasından geçtim.durdum yaprakların savruluşunu seyrettim bir süre.Bir sonraki adımım, kuma, sonra çakıl taşlarına.Artık deniz kenarındayım.Durgundu deniz, dalgasızdı,dingin bir hal içindeydi, matem tutuyor gibiydi.Eğildim yerden bir taş aldım ve sonra denize doğru bütün gücümle fırlattım.Seksin diye bekledim sekmedi.Bir anda kaybolup gitti, yok oldu.Artık kimse onu bulamayacak göremeyecekti.Olabildiğince özgür ve huzur doluydu. Çömeldim oturdum çakıl taşlarına, hafif ıslak sanırım. Soğuğu hissettim ama aldırmadım. Deniz uçsuz bucaksız önümdeydi ve beni dinlemeye hazırdı...
Ve başladım.Aptal olmayı dilerdim, ya da deli...Görmek istemezdim, ya da anlamak.Duymak istemezdim, duyunca mutsuz olmak istemezdim.İnsanları anlamak kolay, ne düşündüklerini anlamak daha kolay.Herkes görmüyordur mudur acaba dünyayı benim gibi ? Bakmıyorlar mıdır dünyaya, benim baktığım gibi ? Benim duyduğumu onlar da duymuyor mu ? Ya da hissettiğimi onlar da hissetmiyor mu?
İnsanlara bakınca ruhlarını görebiliyorum, düşündüklerini duyabiliyorum.Ne düşündüklerini bilmek ve değiştirememek zor, o an da yapılması gerekeni yapamamak daha da zor... Doğru olmak bu kadar mı zor ? Bilebile yolundan sapmak, kendi çizgisinden çıkmak...
İnsanların kalpleri neden bu kadar kara ? Neden bu kadar sapkın ve doyumsuz. Sabit fikirli olmak bu kadar mı zor? Ne istediğini bilememek…
Aptal olmayı dilerdim,insanları duymayan ve anlamayan.Onları görüyorum ve ne düşündüklerini ne yapacaklarını da tahmin edebiliyorum..Onları bilmek ve görmek ...
Doğruldum ayağa kalktım.İlk adımı attım, su bileklerime kadar geldi.Sonra ötekisini attım soğuğu bileklerime kadar hissettim.Hafif acı vermeye de başladı bile. Birkaç adım sonra artık su göğsüme kadar ulaştı.Kalbimin atışları hızlandı soğuk suyla beraber hızlı hızlı nefes almaya başladım.Bir sonraki adımımla artık boşluktaydım, süzülüyordum su yüzeyinde. Hafif dalgalar yüzüme çarpıyordu.Soğuğu yüzümde hissettim. Ve gözlerimi kapattım.Bıraktım, kendimi dinginliğe.Gözlerimi açtığımda boşlukta asılıydım, kafamı kaldırdım birkaç metre yukarda hafif dalgalanmayı gördüm.Bir an güneş çıktı ve su yüzeyi ışıl ışıl parıldadı bana, tıpkı sabah içtiğim bardaktaki su gibi.Son bir kez gülümsedim ve gözlerimi kapattım sonsuzluğa...
|
Belirtilmedi
|
|
|
|