Romanın büyük bir kısmı Peyami’nin başında bulunan kurşunun çıkarılması için yaklaşık kırk gün kaldığı Ankara Cebeci hastanesinde yazdığı hatıra defterinden ibarettir.
Hatıra Defteri’ne yazıldığı tarihin oniki yıl öncesinden başlıyor. O yıllarda Peyami hariciyede memurdur ve İstanbul Şişli’de annesi ile birlikte kalmaktadır. Peyami’nin amcasının kızı olan Ayşe Peyami ile evlendirilmek için İzmir’den çağırılmasına rağmen Peyami bu evliliğe sıcak bakmaz ve Meşrutiyetin ilanından da yararlanarak ülkesini terkedip Almanya’ya kaçar. Peyami’nin bu davranışa karşın onurlu bir kız olan Ayşe, Peyami defterini kapatır ve İstanbul’da tanıştığı diğer bir akrabası olan eski bir harbiyeci Mukbil Bey ile evlenir ve Hasan adında da bir oğlu olur. Cemal Ayşe’nin kardeşidir ve subaylık mesleğini seçmiştir. Mücadelenin ilk zamanlarında. Harbiye Nezareti’ndeki Binbaşı İhsan ile çok iyi anlaşmaktadırlar.
Peyami’nin evinin salonu Büyükada ve Şişli arasındaki dedikoduların konuşulduğu bir yerdir. Genel olarak bu salonun ziyaretçileri savaştan sıkılmış İngiliz taraftarlarıdır vr başta Peyami’nin de düşündüğü gibi kurtuluş İngilizlerin hakimiyeti altına girmektedir. Bu sıralarda İstanbul’da çeşit çeşit fikirler savunulmakta ve bir takım faaliyetle sürdürülür. Özellikle manda taraftarı olanlar yani vatanını başka bir devletin hakimiyeti altına sokmak isteyenler daha büyük bir çabayla çalışmaktadırlar. Manda taraflarından biri olan Salime Hanım İngiliz mandacılığının en biri olup tam bir ittihatçı düşmanıdır. Neredeyse her cephede savaşlara katılmış olan Cemal İstanbul Harp Akademesi’nde bulunmaktadır ve bazı zamanlarda Peyamiler’in Şişli’de bulunan evinde kalmaktadır. Bu süreç içinde muhabbetleri daha çok ilerleyen Peyami ve Cemal çok iyi iki arkadaş olurlar. Cemal’in cumhuriyetçi fikirleri savunması Peyami’ye yansır ve hergün ikisi birlikte zabitlerin oturduğu kahveye gitmektedirler. Orada subaylar ülke sorunları hakkında konuşurlar ve aralarında yaptıkları tartışmalar Peyami’yi çok etkiler. Birgün yine birlikte iken İhsan subay ile yolları kesişir. Her ne kadar İhsan ve Cemal başta birbirlerini pek sevmeselerde Peyami aracılığıyla artık hep beraber dolaşmaya gezmeye başlarlar. İhsan Subay artık Peyamilerin salonunda gerçekleşen tartışmaların diğer bir konuğu olur.
Günler 15 Eylül 1915’i gösterdiğinde Yunanlılar İzmir’e çıkar ve birçok insanı suçsuz yere süngüleyip delik deşik ederler. Bunlara Ayşe’nin eşi ve küçük oğlu da dahildir. Ayşe bu katlima sadece kolundan aldığı yarayla atlatır. Bu haber çabucak İstanbul’a ulaşır. Bir İtalyan ailenin yardımı ile Ayşe İzmir’i terkeder ve İstanbul’a döner. Ayşe’yi iskelede karşılamaya Peyami ve Cemal birlikte giderler. İhsan’la karşılaşırlar. İhsan’ın yardımıyla Ayşe’yi sağ salim Şişli’deki eve getirirler. İhsan ilk karşılaşmalarında Ayşe’den etkilenir ve bu günden sonra onunla evlenme planları yapmaya başlar.
Bu günler İstanbul ulusal coşku içinde çalkalanır ve bir yandan protesto mitingleri yapılmaktadır. Sultanahmet Meydanı’nda kadın erken bütün yaş gruplarının katıldığı büyük bir miting yapılır. Mitingin asıl katılımcıları İstanbul’un arka, yoksul mahallerinde yaşayan insanlardır. Mitng sırasında camilerin minarelerinin arasına siyah bayraklar asılmıştır. Burada bulunan halk sanki ülke kurtuluncaya kadar dövüşmek için and içmeye gelmiş gibidir. Ayşe, İhsan ve Peyami bu mitingin diğer katılımcılarıdır. Mitingi meydanda bulunan Alman İmparatoru çeşmesinin basamaklarına çıkarak izlemeye çalışırlar ancak yüzbinlerce insanın doldurduğu bir alanda birşey duymaları neredeyse imkansızdır. Ancak çıkan duyulan cesaret dolu sözler onları etkilemeye yetmiştir ve Ayşe ağlar bunun üzerine Peyami içinin coşkuyla dolduğunu hisseder.
Başta Ayşe ile evlenmeyi reddeden Peyami’nin duygu ve düşünceleri giderek değişmektedir. Ayşe’yi yakından tanıdıkça ve özellikle Sultanahmet mitinginden sonra bilincinde uyanmalar olur. Bir yanda Şişli hanımları, köprünün öteki yanında Üniversite öğrencileri, genç öğretmenler, şairler, miting meydanlarını dolduran tek bacaklı askerler. Peyami o gün asıl Türkiye’yi ilk kez gördüğünü anlar. Züppe Peyami Ayşe’nin aşkıyla çok değişmiş, İzmir’in kurtuluşu yolunda can vermeye hazır hale gelmiş bir vatansever olur.. İngiliz mandacılığı savunucusu Salime Hanım ve İngiliz gazetecinin bulunduğu Yunan işgalinin konuşulacağı toplantı sırasında savunulan ‘Çanakkaledeki kayıpları nedeniyle İngilizlerden özür dilenmesinin gerektiği’ fikrine Ayşe çok sert karşı çıkmış ve düzgün bir Fransızca ile itiraz eder Ayşe’nin bu davranışı herkesi çok şaşırtır ve etkiler.
Ayşe Peyamiler’de kalmaktadır fakat Peyami ev huzuru için bunu tehlikeli görmeye başlar. Ayşe’nin İstanbul’daki varlığı ve İzmir’den yaralı olarak gelmiş olduğu düşman kuvvetlerinin taraftarları arasında giderek yayılır. Ayşe Peyami’nin bu düşüncelerini annesi ile konuşurken duyar, kısa sürede evden ayrılıp Gedikpaşa’da iki odalı bir ev kiralayarak oraya taşınır. İzmir’den gelirken yanında getirdiği paraları İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan subayların yol harcamaları için kullanan genç kadın kendi geçimini dantel örerek ve çocuklara ders vererek sağlamaktadır. Protesto mitingleri, gösteriler sürmektedir. Yaşlı insanlar, kdın ve gençler sokakları, meydanları doldurmaktadır. İstanbul’da birbirinden farklı çevrelerde bir mücadele arzusu uyanmıştır. Tam bu günlerde İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir. Kentin üstünden geçen küçük uçaklar bomba yağdırmaktadır. Kentin her yanında kan gövdeyi götürmektedir. Bu uçak saldırılarının birinde Peyami korkudan fenalık geçirir ve yanında olan İhsan ve Cemal’in yardımıyla eve döner. İşgalciler kendilerine muhalif olanların ileri gelenlerini sürgüne göndermeye başlarlar. Ayşe’nin de evi aranır. Ayşe hiç kimse ile konuşmamakta, sadece komşusu sebzecilik yapan Zeynep Hanımla arkadaşlık yapmakta, onun aracılığıyla arkadaşlarıyla haberleşmektedir. Bu sıralarda Kuvayı Milliye saflarında savaşmak için İhsan ile Cemal Anadolu’ya geçerler. Fakat Peyami o gece geçirdiği tifo nedeniyle dört gün boyunca yatmak zorunda kalır ve iyileştikten sonra Ayşe ile haberleşmenin bir yolunu bularak diğerlerine katılmak için yola çıkarlar. Kılık değiştirip halk içinde köylü giysileri ile dolaşırlar ve eşyalarını kömür çuvalları altına saklarlar. Yollarda arama yapılması onların Bursa’ya üzerinden gitmelerini engeller bu yüzden dağ yollarından geçerek sonunda Kandıra’nın köylerinde İhsan subaya ulaşırlar. Peyami ile İhsan ortak bir yana sahiptirler ve ikiside hastabakıcı Ayşe’yi deli gibi sevmektedirler. Bu aşk her ikisi içinde bir anlamda ateşten gömlek olmuştur. İhsan ve arkadaşları önce Bolu, Düzce ve Adapazarı tarafındaki ayaklanmaları bastırmaya çalışan ve halkı İstanbul Hükümetine karşı için örgütlemeye çalışan Kuva-yi Milliye güçlerine yardım ederler. Önce Adapazarı ve Geyve civarında halife ordusu ile çarpışırlar. Ulusal harekete karşı gelmek isteyen köyleri yola getirirler. Çeteler de birbiri ile kavga etmetedir. Kimi Padişah taraftarıdır, kimi Kuva-yı Milliye’yi benimsemiştir. Bu arada Mehmet Çavuş aralarına katılır. Peyami de artık bir işe yaramak ve Ayşe’nin gözünde değer kazanabilmek için savaşa fiilen katılmak ister ve Mehmet Çavuş’tan silah kullanmayı öğrenir. Doğançay’dan sonra Eskişehir’e giderler. Bu bölgede yaptıkları mücadele sırasında tanıdıkları anası, babası, Yunanlılar tarafından öldürülen yeşil gözlü, genç köylü kızı Kezban ise karşılık görmeyen bir sevda ile İhsan’ı sevmekte ve onu da beraberlerinde götürmeleri için yalvarmaktadır. Ama İhsan’ın bu genç kızı götürebileceği uygun bir ortam yoktur. Adapazarı’ndaki ihtilalcilerin dize getirilmesinde çok önemli yararlılıklar gösteren Ahmed Rıfkı’nın ölümüyle çok sarsılan, onu gömmeden ayrılmamakta direnen ve günlerce çevresiyle ilgilenmeyen Ayşe ikisi arasındaki bu tartışmayla ilgilenir. İhsan’la arasında sözden çok bakışların ve duyguların konuştuğu bir düello geçer.Bu arada İhsan ve Peyami Konya’daki isyanı bastırmakla görevlendirilir. Mehmet çavuş artık karşı cephededir. Köylüleri yaalan yanlış bilgilerle kandırmış, İhsan Bey’e ve subaylarına eğlence amaçlı bir toplantıyı bahane ederek pusu kurmuştur. İhsan ve arkadaşları pusuda yakalanır, arkadaşları ölür, İhsan tutuklanır. Ama Kezban’ın kaçıp kilometrelerce yolu yürüyerek haber vermesi sayesinde arkadaşları İhsan’ı kurtarırlar ve Mehmet Çavuş’u asarlar. Kezban’ın eşyaları ise bir ırmağın kıyısında bulunur. Kerzban kayıplara karışmıştır.
Peyami iyi bir dil bilgisine sahiptir ve bu özelliği nedeniyle onu mütercim olarak Milli Müdafa’ya verirler bu sebeple Peyami Ankara’ya gelmek zorunda kalır, Ayşe hemşirelik yapmaya başlar ve zaman ilerledikçe Ayşe askerlerin büyük sevgi ve saygısını kazanır. İhsan sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Peyami büyük bir uğraş göstererek sonra kendini İhsan’ın komutası altındaki birliğe verdirir. İhsan bir akşam Peyami’ye Ayşe’yi nasıl yana yana sevdiğini anlatır. İkinci İnönü Savaşı’nda başını kurşunlara uzatarak ölümü beklemiştir. Metristepe’de göğsünden bir kurşun yiyerek bayıldığı zama herşeyin bittiğine hükmetmiştir. Çok kan kaybeden İhsan’ı hastanede yer olmadığından otelde küçük bir odaya yatırırlar. Ayşe sabahları gelir, yarasını gözden geçirir, çarşaflarını değiştirir, derecesini alır. İhsan öğleye kadar hep bunu yaşamak için vakit geçirir. Bir akşam Ayşe’yle İzmir’e inecekleri günü konuşurlar. İzmir’e girenin ilk kendisi olmak şartıyla Ayşe’den kendisi ile evlenmesini ister. Ayşe bu sözü vermeden mantosunu alarak kaçmaya çalışır. İhsan, yarasını açarak intihara kalkışır. Ayşe de ister istemez geri dönmek zorunda kalır.
Rastlantılar İhsan’a fena bir oyun oynar. Hava değişimi için Ankara’ya gönderilir. Orada İhsan’ın isteğine aykırı olarak, bir amca kızını onunla evlendirmeye kalkarlar. İhsan bunu kabul etmez ama dönüşte trenn binerken amcasının kızına, onu öperek veda eder. İşte kötü rastlantı burada kendini gösterir. Ayşe bu sahneyi görmüştür. İzmir’in kızı, o günden sonra İzmir’den başka hiç bir şeyi düşünmez olur. İhsan’da yırtıcı bir savaş başlamıştır. Dışından düşmanla içinden kendi kendisiyle savaşmaktadır. İhsan, Sakarya Savaşı sıraasında bir saldırı sırasında, tırmandığı tepenin en yüksek noktasında bir makineli ateşiyle vvrulur, Peyami’nin kolları arasında hayatını kaybeder. Hemşire Ayşe de bu saldırı sırasında vurulanlar arasındadır. Peyami br seyde içinde bir asker kaputu altında onu bulur. Hemşire gömleği kana bulanmıştır. Sol kaşının üzerinden iri bir yara almıştır. Ayşe’nnin şehit oluşu hazindir. Sıhhiye bölüğünde çalışırken komutanın şehit oluşu haberi gelince dayanamamış, fırlamış, ileri, en ileri hatta kadar koşmuştur. Peşinden koşanlar onu yakalayamamıştır. Tam o sırada bir top mermisi parçasının isbetiyle vurulmuştur.
Peyami Ayşe’yi de İhsan’ı da Gökçepınar’da yan yana gömdürür. Niyeti İzmir’e en önde girip, bunu Gökçepınar’da yatan Ayşe’ye anlatmaktır. Çünkü Peyami’ye göre Ayşe hiç kimseyi sevmemiştir. Onun seveceği insan İzmir’e ilk girecek olandır. Tekrar ceepheye dönen Peyami’de bir top mermisi ile vurulur ve iki bacağını da kaybeder. Cemaal de şehit düşer.
Peyami’nin hatıra defteri burada biter. Kitabın sonunda doktorlar Peyami’nin yazdığı gibi ne Ayşe isminde bir hemşirenin ne de İhsan isminde bir alay kumandanının olduğunu bulabilirler. Bütün bu hikaye sadece Peyami’nin kafasındaki kurşundan dolayı oluşan hayal ürünleridir.