KİTABIN ÖZETİ
(NUTUK..-.. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
Ulu önder Atatürk’ün 15 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da TBMM salonunda milletvekillerine aralıklarla 6 gün 36 saatte okuduğu ve belgelere dayandırdığı tarihsel bir konuşma olan Nutuk’un sonunda Türkiye Cumhuriyetini Türk Gençliğine emanet eder.
Kitap, Kurtuluş Savaşımızın gizli kalmış bir çok yönlerini anlatan bir kitap olduğu kadar ulu önder Atatürk’ü de farklı yönleriyle bize tanıtan bir eserdir. Bu kitapta Atatürk’ün askerlik anlayışını, devlet adamlığını, ileri görüşlülüğünü ve direncini bizlerin çok iyi analiz etmesi gerekir.
Nutuk’un giriş bölümü, 19 Mayıs 1919’ başlar. Yurdumuzun o gün içinde bulunduğu genel durumunu özetler. Mondres Ateşkes antlaşmasının ağır maddelerini, bu antlaşmanın düşman devletlere vermiş olduğu haklar sonucu işgal edilen topraklarımızın durumunu, padişahın tahtı ve canı uğruna işgal kuvvetleri ile yapmış olduğu sessiz anlaşmayı anlatır.
Durumun vehameti üzerine ülkenin kurtuluşu ve bağımsızlığı için kurulan cemiyetlerin çalışmaları ile amaçları uzun uzun anlatılır. Ordunun içinde bulunduğu acıklı durum özetlenir.
Ulu önder Atatürk, Samsun’a gönderiliş maksadını da kitapta anlatır. Samsun’a ayak bastığı dönemde sözde ülke çıkarını düşünen padişah ve yandaşlarının çıkar yol olarak düşündükleri Amerikan mandası ve İngiliz himayesinin neler getireceğinin hesabını yaptığını da söyler. Kararını da şöyle açıklar; “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” bu parolayı tüm halka yayarak ulusu bu parola etrafında toplamayı başardığını anlatan Atatürk, Amasya-Erzurum-Sivas kongreleri ile alınan kararları düzgün bir kronoloji ve mantık sırasıyla açıklamaktadır.
Kurultaylar devam ederken, İstanbul hükümetinin kendisi ve arkadaşları için aldığı ölüm kararının, çeşitli gazeteciler ( Amerikalı ) tarafından Amerikan mandasının teklifinin, kendisine karşı suikast girişiminde bulunulan Ali Galip olayının, İstanbul hükümeti ile ilişkilerin tamamen kesilmesinin ve tüm bunların, ülkeyi kurtarmak için yapılan bir direnişe karşı açılmış savaşlar olduğunu anlatmaktadır. Ülke içinde padişah ve işgal güçleri tarafından yapılan telkinler sonucu çıkan isyanlar, Ulu Önder Atatürk’e düzenli ordu kurmanın gerekliliğini hissettirmiş ve bu konuda gerekli hazırlıklar yapılmıştır.
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilmesi üzerine yeni hükümetin Ankara’da kurulması kararı alınmıştır. Atatürk’ün, her bölgenin 15 gün içinde milletvekillerini seçerek milletvekillerinin Ankara’ya gelmelerini istemesinin nedeni; İstanbul hükümeti ve düşman devletlere hala Türk ulusunun ayakta durduğu, Türk milletinin kurtuluşu için mücadele kararlılığı içinde olduğunu hissettirmek ve bu mücadelede İstanbul’a yakın olmaktır.
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışı da bir direnişin, bir uyanışın ve ayağa kalkışın anıtı olarak Türkiye’nin ortasında doğan bir güneş olarak parlamıştır.
Ulu önder Atatürk’ün kafasındaki siyasal yöntem TBMM kurulduğu anda şekilenmişti. Kitapta, mevcut sisteminin işlemediği bir düzenin, ulusal olmadığı, detaylı olarak anlatılmakta ve ulusal bir sitemin gerekliliği işlenmektedir.
İstanbul hükümetinin; damat Ferit Paşa’yı tekrar iktidara getirmek ve yeni hükümeti başlamadan yok etmek maksadı ile başlattığı ayaklanmalar, ulusal kurtuluş mücadelesinde ulu önderin en önemli sorunlarından biriydi. Tabiki İstanbul hükümeti bu kurtuluş mücadelesini geciktirmek için çareleri anlaşma bahanesi ile aramış, Nurettin Paşa’yı aracı olarak göndermiştir. Ancak Nurettin Paşa’nın anlaşma yerine Osmanlı Devleti’nin devamlılığını istemesi ulusal kararla bağdaşmadığı için kabul edilmemiştir.
Londra Barış Görüşmelerinde düşman devletler İstanbul hükümetini muhatap aldığında TBMM’nin tutumu sert ve katı oldu. Türkiye’yi sadece TBMM’nin temsil ettiği bildirildi. Anlamı şu idi: Artık Osmanlı hükümeti yok TBMM var. TBMM’nin Londra’ya barış görüşmelerine gitmesi tanınması anlamına gelmekte idi. Karşılarında zavallı ve aciz Osmanlı hükümeti yerine haklarını almak için kendilerine karşı çıkan bir hükümet bulan düşman devletler tekrar saldırma yolunu seçtiler. 23 Mart 1921 de saldırıya geçerek gerçek niyetlerini ortaya koydular.
Ulusal Kurtuluş döneminde düşmanın İzmir’de denize dökülüp yurdun tamamının düşmandan temizlenmesine kadar geçen süre zaten fakir olan ülke için çok zorluklarla geçmiştir. Bir çok cephede çatışmalar olmuş ve askeri başarılar sağlanmıştır. Bu başarılar kitapta uzun uzun anlatılmış ve belgeler sunulmuştur. Bu dönemde; çok önemli bir nokta vardır. O da Atatürk’ün TBMM’den yasal olarak aldığı olağanüstü yetkileridir. Kitapta bu yetkinin nasıl ve ne maksatla alındığı kimlerin niçin muhalefet ettiği anlatılmaktadır.
Bir yandan ulusal kurtuluş mücadelesi devam ederken diğer taraftan meclis içinden ulu öndere muhalefet eden gruplar da mevcuttur. Bunların gerçek maksatları da ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı bitip düşman yurttan çekildikten sonra esas mücadele başlamış ve yıkık harap bir ülkenin yeniden inşaası, ayağa kalkış süreci başlamıştır. Siyasal, ekonomik, eğitim, kültür, dil, din her alanda yeni adımlar atılmış ve devrimler başlamıştır.
Padişah Vahdettin’in bir İngiliz gemisine sığınarak kaçışı, halife olarak Abdülmecit efendinin seçilmesi ve halife olduktan sonra genç cumhuriyete karşı yaptığı eylemleri belge ve tanıkları ile ortaya koyan Atatürk; halifeliği kaldırma nedenlerini açıklıyor. Demokratik ve laik bir Türkiye’nin varlığının öneminden bahsediyor.
Lozan barış antlaşmasının ( 24 Temmuz 1923 ) bazılarına göre başarısızlık gibi gösterilme çabalarını, Ulu Önder neden ve niçinlerini sorgulayarak, o günün şartlarında bir başarı olduğunun altını çizerek TBMM’de milletvekillerine açıklamış, Türk ulusunun bilgisine sunmuştur.
Yeni Türk devletinin kuruluşu ile birlikte yıkma girişimlerini ve bunlara ön ayak olanları açıklayan Atatürk asıl tehlikenin irtica olduğunu anlattığı nutukta; en büyük eserin Cumhuriyet olduğunu söylemektedir.
Bu gelişmelerle; Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiş ve aydınlık bir yola girilirken; gericiler, siyasi ihtirası olanlar, eski şaşalı dönemleri bitenler ve Kurtuluş mücadelesi ile Cumhuriyeti anlamayanlar tarafından; gerek mecliste gensorularla, yasa tasarıları ile gerekse suikastle, Atatürk’ün ve Genç Cumhuriyetin önünü kesmeye çalışmışlardır. Ulu önder bu kişileri bizzat işaret ederek nutukta anlatmış ve yapılan bu girşimlerin nasıl bertaraf edildiğini izah etmiştir.
Sonuç olarak nutuk sadece bir kitap değildir. Bir imparatorluğun çökerken onun enkazından doğan bir devletin varoluş mücadelesini bütün açıklığıyla anlatan bir tarih hazinesidir. Bir milletin şeref ve onurunun korunması için ayağa kalkışın destansı anlatımı olan Nutuk; Her Türk insanın okuması gereken, Ulu önder Atatürk’ten Türk milletine ve Dünya’ya sunulan belgeler topluluğudur.