Dönüşmüyor hiç bir mevsim atrık gerektiğince,
nerede şaırıp kaldıysa kalp
nerede bitimse konuşulanın ana fikri
ayrılık ne vakitte başlamışsa orada kalıyorum
içimde takılıp kalıyor taş bir plak
hep aynı parçayı,aynı parçanın aynı yerini çalıp duruyor
yağmurlarda hiç susmuyor.
Rüzgarın en azgın zamanları içindeyi ki
ne yazık ki böylesi rüzgarlar hep felaketler getiriyor
o kocaman görkemli kentlere,
kasabalar köylerde kentlere çoktan akmış zaten
kentlermi işgal etmiş köyleri
köyler mi şehre sırnaşık çözemedim...
rengini sarıya dönüştüren yapraklarda sanırım artık sallanmadan
bir tokat gibi iniyor toprağa ve asfalta...
ağaçların dalları kanarmı yaprak kopunca teninden?
yaprakların canları acırmı yere çakıldıkları vakit
güzel sözlermi söyler,
yoksa küfürmü eder
ne düşünür sonbaharda sabah soğuklarında
yaprakları süpüren çöpçüler?
içimde kalan sorularımın cevapları dudaklarında kaldı
orda kaldım bende
düşen yaprakların ve yağmurun sığınağında
dilimde kalmış kelimelerim ve harbiden seviyor oluşumla...
Kırık aşkı dudaklarımda kaldı
bir düş kızı gibi nefesimden uzaklarda
-neden kaçtığımı bilmiyorum sevdiğimden-
oysaki günlerdir
yatağımda sırt üstü uzanıp
onun gözlerinin yeşiline dalıp dalıp gidiyorum
çok iyi bildiğim korkularıma
saçlarını okşuyorum,kırık dudaklarımız birleşiyor suallerinden arınıp...
bir boşluğa sarılmak
ellerime,kollarıma ince ağrılar iğneleniyor
gözlerim puslanıyor göremiyorum
kan damlayacak sonra,
dişlerimle kemirdikçe kuruyan dudaklarımın kabuklanmış kıyılarını
kendime öfkemle kemirdikçe.
Birileri arayıpta soracak diye ödüm patlıyor...
Kıyılarımı birleştiren köprülerim vardı
bir kıyıdan bir kıyıya ulaşılmazlığa geçip gidiverdik birden
yağmurlar sele dönüp
bu köprülerin altından aktı
sen hayat;
yıkamazsın köprülerini kıyılarımın...
En çok bu günlerde hapsediyoruz özümüzü içimize,
en çok bugünlerde susuyoruz,
tanrım neden kaçtım sevdiğimden
neden kırdım iklimleri
anlatmak şimdi
nedenleri anlatmak şimdi
niyelere cevaplar şimdi...
şimdi en iyi kırık dudaklar anlatır aşkı ve herşeyi...
hakan şehirli